Wednesday, October 31, 2007

yök'e hayırlı olsun

millet, okudunuz mu bilmem. akşam gazetesi doru haber verdi ise yök'ün başına eski gazi üniversitesi rektörü enver hasanoğlu geçecekmiş. hasanoğlu'nu ise yök'ün kurucusu, ilk başkanı, türk üniversite sisteminin yüksek ilkokul seviyesine düşmesinin başlıca sebebi, 12 eylül askerî rejiminin ve başı kenan evren'in yüksek öğrenim dışındz da pek çok konuda akıldânesi, türkiye'nin en zekî "öncü"lerinden, hacettepe üniversitesinin ve hastanesinin, bilkent'in fikir mimarı, totaliter, otoriter, faşizan demeden her durumdan vazife çıkaran politik yaklaşımından nefret etsem de, şahsen, enerji ve yapıcılığına, üstün zihnî yeteneğine hayran olmaktan kendimi alıkoyamadığım ihsan doğramacı, ya da yiğit lâkabıyla anılır, "hocabey" varmış...

gördünüz mü 12 eylül üniforması ile imam cübbesi ne güzel uyuşmakta? yırtınsanız da bu ülkede olumlu hiç bir değişiklik yapamazsınız çünkü iktidar öyle temerkûz etmiştir ki, elinin altında mevcud her kişiyi de kurumu da, ister askerî disiplin içinde örgütlensin, ister lâgarlık düzeyinde liberal olsun, devlet, kendi ceberrut emeline ve işleyişine alet etmeye tamamen muktedirdir.

peksimet moderne bakın, argüman orada; yutturulduğu gibi bilgi iktidar falan değildir. ilişki, bir iyelik ilişkisidir: bilgi iktidarındır... o yüzden türkiye'de bilgi üretilmez, ancak türetilir, o da çoğu zaman askerî kullanıma hizmet edecekse veya tıbbî bir yenilenme sağlıyorsa...

neden mi? çok basit; çünkü devlet denen aygıtta temerkûz eden iktidar, kendini yeni bilgiye göre yeniden donatacak esnekliğe - va aslında güce de - sahip olmadığından, sahip olduğu unsuru, yâni, bilgiyi kendi kalıbına uyacak şekilde daraltır. o zaman da, üniversite öğrencisi sigmund freud diye birinin adını duymasa da olur, dünya ve dünya politikası hakkındaki cümle fikriyâtını hırtlar vadisinden, tam müsellâh güney doğu dizilerinden veyâ millî maçlar amigosundan edinse de.

enver hasanoğlu'na gelince... gazi'de epeyce iyi işler yaptı diye hatırlıyorum. sanırım bunda
iibf'ne dekan atadığı rahmetli nejat tenker' (ağabeyim)in de hayli katkısı olmuştu. dışarıdan bir gözlemci olarak, bana ters gelen tarafı ise, kahve salonundan sosyal tesise kadar her yeni yapıya "enver hasanoğlu .... binası" diye tabela astırması idi (*).

yök'ün başına hocabey destekli enver hoca'nın geçmesi belki teknik bazı konularda, ne bileyim, yök tesislerine elektronik kayıtla girilmesi, üniversitelere hırsız alarmı konulması gibi işlerde her halde ilerleme sağlayacaktır. mutlaka hükûmet ile ilişkilerinde de erdoğan teziç dönemine kıyasla rahatlama olacaktır.

ama üniversitenin müessese olarak sahiden üniversite olabilmesi için, yök'e uyumlu veyâ uyumsuz başkan seçilmesi / atanması değil, yök'ün ilga edileceği, aklın siyasetten boşanacağı, o kaf dağının ardında bekleyen meçhûl günün gelmesi beklenecektir.

o güne kadar üniforma üstü sarık ve türban ile idare ediverin gayri...

------------
(*) burası türkiye, tabela asma işini bazı yağdanlıklar da yaptırmış olabilir de, enver hoca hiç değilse karşı çıkabilirdi. hasanoğlu, yerini rıza ayhan a kaptırdı; bence de esas değeri ondan sonra anlaşıldı ama tekrar ediyorum, ben dışarıdan gözlemci idim. mümtaz'er türköne'ye sorun, o rıza'nın adamı idi ama içerdeydi.

No comments: