Wednesday, October 17, 2007

5000 polis her gün göreve!

muhterem cumhurbaşkanı bayramın son günü değerli yavrusunu everdi. giderek burjuva adet ve usullerini benimseme vetiresinde, daha çok mal, para, şık görünüm, servet ve klas sergileyerek "zenginleştiğini" göstermeye başlayan islamî kesimin ölçüleri ile, sâde bir nikâh şenliği yapmış, gazetelere göre.

eh, ne kadar olsa, - zaman zaman o havaya girseler bile - ne padişah, ne halife ne de acemistan sultanı olduklarına göre, etin dağ gibi yığıldığı, ayranın (şimdi bunlar şarap, rakı hattâ kımız bile içmez ya...) sel gibi aktığı 40 gün 40 gecelik efsane zamanları düğünleri düzecek halleri de yok.

merak ettiğim asıl nokta, trafik... istanbul'da değildim, kimse de oralardan geçmemiş. ama tam havaalanının burnunun dibinde, ve de devletin eeeeenn tepesindeki şahsın "masallara layık" "düğünü" devam ederken alınan "güvenlik" tedbirleri yüzünden belki yüz kişinin uçağını kaçırmış olması da muhtemel. tabii, haber toplayıcıların gözü şatafat ile kamaştığı için, medyada bu konuda habere rastlanmamakta. oysa, insanlar bir reis-i cumhur yüzünden uçağı kaçırsa, vatandaşlık kavramının geçerli olduğu medenî bir toplumda yer yerinden oynar. kaçırmamışlarsa da, bu bizim de medenî olmaya yanaştığımızı gösteren ve dolayısıyla haber değeri olan bir olaydır.

beni en çok etkileyen, düğün için 5000 polisin görevlendirilmiş olmasıydı. vay canınaaa... ilk def'a istanbul da bu kadar çok etkin güvenlik görevlisinin aynı anda faaliyette bulunabileceği isbat edilmiş oldu böylece.

yâni, trafiği, asayişi, düzeni her şeyi kargaşa içindeki istanbul'da, devletin yasalarını uygulayarak şehri yaşanabilir kılmakla mükellef ve kapasite yönünden bunu yapabilecek nitelikte bir kolluk kuvveti bulunduğu ama bu kuvvetin ancak devlet ulularından biri uğruna seferber edilip, vatandaşın "imdat" diye ulumasının ise, pek faydası olmayacağı ortaya çıktı.

anlaşıldı ki, kahraman türk polisi, yılmaz türk milletinin değil, kadim türk devletlûsunun polisidir, aslen ve esasen!

manyak gibi araba kullanan bir yabanînin çarpıp, bacağını kırdığı insanların; caddede yaralı yatarken, üzerinden bir başka aracın geçmesi sonucu ölebildiği kadar lâgar ve başıboş bir köy azmanında, şimdilerde ne sıfat taşırsa taşısın, aslen "vatandaş" olan ve bir gün yine sade suya "vatandaş" olarak aslına rücû edecek bir kişinin düğününe, koca bir tümen memur tahsis edilmesi, sonuçta sadece ve sadece bu toplumun daha medeniyyet kapısının önünde pineklediğinden başka neyin göstergesi olabilir?

şimdi, "cumhur"un reisi, "cumhur"un halinden anladığını isbat fırsatına sahiptir: yürütmenin başı sıfatı ile bizzat denetleyerek, o 5000 polisin azamî sayısının her gün istanbul'da asayiş ve düzeni sağlamak üzere, hiç değilse trafik üzerinde yoğunlaşmasını sağlamayı görev edinerek...

kârlı da olur haa... geçtim 5000den, 50 polisi bir ay salt cihangir havalisinde ters yönden trafiğe dalanları caydırmak ve de sıkışık tafikten fırtıp tramvay hattından kaçan uyanıkları avlamak için görevlendirseler, devlet carî açığı kapatır yahu... hele bu arada, imtiyazlı, torpilli, rutbeli kişileri de ayırd etmeksizin kurallara uymaya zorlayabilirlerse, "bir ilke imza atarak" türkiye'de hukuk devletini kâğıttan kurtarıp, hayata bile geçirirler!

cumhurun başı siyasî kariyerinin tepesindedir. daha öte beklentisi kalmamıştır. ayrıca, torpil, kayırmaca, rüşvet gibi asayişi sağlamakla yükümlü örgütleri kemiren illetlerden de konumu gereği nisbeten uzaktır. ülkeyi bir kargaşa ve zorbalık toplumundan hukuk devletine dönüştürmekte, bizzat devletin kolluk kuvvetlerini seferber ederek sonuç alan ilk medenî kişi diye tarihe geçmek, emin olabilir ki, pek sevdikleri fatih'e yakışır başlıbaşına bir "saltanat" olacaktır.

No comments: