Thursday, May 24, 2007

sperm mantığı ile trafik

trafik, "normal" şartlarda aptalların bile içinden çıkabileceği kadar basit bir örgütlenmedir. bırakın aptalları, medeni bir insan topluluğunun örgütlendiği her yerde, ortalama derecede zeki bir köpek, kör bir adamı trafik içinde çekip çevirebilir.


ee? nedir o zaman başta (p)istanbul olmak üzere türkiye'nin her yerinde ortalığın hali? terbiye edilmiş bir sirk hayvanının bile görünce durduğu kırmızı ışıkta kendini yola atan yayalar; fırtıp geçmek uğruna ortalığı biribirine katan, "uyanık" geçinirken aslında ne kadar keriz olduğunu dahi farketmeden şerit ihlal eden, ters yola dalan, kulağında telefon varken öteki elleriyle söylediği her neyse ona vurgu yapan şoförler... bu kadar mı? say say bitmez... yokuş aşağı, durdurulamaz bir atalet (moment) kazanarak yuvarlanan ıskarta metal veya kağıt yüklü çöp çekçeklerini bedeni ile frenlemeye çalışan bir adam gücünde, bir merkep zekasında hurdacılar; kendini öncelikli geçiş hakkına sahip sanan işportacı, zerzevatçı, lağımcı gibi zevata ait el arabaları; sıkışık noktaları işgal eden türk müteşebbis gücünün seyyar ve akıncı kolu satıcılar; "şerit" kavramı ile birlikte bil-umum yol kuralları da, kuralların neye yaradıklarını da ya ehliyeti cebine koyduğu gün unutan, ya da zaten ehliyet almaya zahmet etmediği için asla öğrenmemiş olan, üstelik giderek daha ağır kalibre, daha büyük çap ve daha öldürücü vuruş gücü ile donanmış silahlar taşıyarak bunlarla hakkını yedikleri "yoldaş"larına bir de ateş eden sürücüler... bir bisikletin dahi zor gireceği boşluğa dalmaya çalışan belediye otobüsü, kamyon, minibüs, vs. sürücüleri... araç kullanmayı gaza-bas-gitsin-frene-bas-allah-isterse-durur-istemezse-çarpar denklemi içinde cözümleyen bir mekanik anlayışı...
ve de sonuç olarak yumurtayı döllemek için yarışan sperm sürüsünün kollektif mantığından hiç farkı olmayan bir düşünme düzlemi...



sosyolojik boyutu ile, "özgürlük" ile "başıboşluğu" ayırdetmekten aciz kimilerine "şarkın büyüsünü" ilham eden, rasyonel aklın tamamen iflas ettiği, şark zihniyetine özgü boşa hareket ve beygir gücü israfını dinamizm ile karıştıran , o verimsiz kargaşa, o herc-ü merc, ömür törpüsü kanseri yaşama tarzı olarak benimseyen, şark tasvirlerinin hayata geçtiği hayat alanları...

bu sperm-kafa yaşama tarzının, aslında, düşünce sistematiğimiz ve entellektüel üretimimiz de dahil, hayat "praxes"imizin her boyut ve zerresine sızmış olan sapkın bir zaman ve mekan mefhumunu yansıttığını görmemek elde mi? siyasetten iş kararlarına kadar, hiç bir konunun matematik esaslara dayanan rasyonel analiz kuralları çerçevesinde ele alınamadığı, sorunun bütününe değil de, köylüler gibi hemen orada ve şimdi olan aykırılığa, tehlikeye tehdide vs. odaklanan sathi yöntemlerle anlaşılmaya ve çözümlenmeye çalışıldığı meydanda değil mi? türban-darbe felaket döngüsünün ardında dahi bu mantık tekdüzeliği yatmıyor mu? benzetme yaparsak, "otoban üstünde ne arıyorsun?" diye kendimize sormak yerine, karşıdan karşıya kamyon altında kalmadan geçmeyi hedef edinmiş taşralı şehir işgal kuvvetlerinin zihniyeti genel sorun tanımlama/çözme yöntemimizin esasını oluşturmuyor mu?

trafik konusunda bir şebeğin ard nahiyesi kadar açık seçik görülen, hayatın diğer veçhelerinde de ortalama bir gözlemcinin dahi sezebildiği bu karsambalık, zaman ve mekan denen kavramların "sosyal", yani ortak kültürel tüketim araçları olduğunu kavrayamamaktan doğmakta. zamanın ıska geçilmesiyle, "sosyal" denen bütünün organik işleyişini sağlayacak ritmi tutturamamaktan kaynaklanmakta. mekanda, "ortaklık" kavramının doğasında içerdiği "diğerlerine de ait olma" olgusunu farkedemeyenlere özgü, gasıp (*) hoyratlığın egemenliğine davetiye salmakta... zaman ve mekan da esasen aynı olgunun görünümleri oldukları için, hayatın giderek tek boyuta indirgenmesine yol açmakta.


-----------




(*) gasıp: gasp eden, başkasına ait bir varlığa zorba yöntemlerle el koyan.

No comments: