Tuesday, September 11, 2007

medenî olmayı hep reddetmek...

herbert spencer'ın neredeyse 200 yıl önce yazdığı militer / sınai toplum dönüşümünü hâlâ tamamlayamamış insan toplulukları arasında bulunduğumuzdan, son günlerde "sivil anayasa hazırlığı" diye ortaya atılan, aslında çoktaaaaaan da bitirilmiş olması gereken siyasi düzenlemeye, başta atatürk'ü inhisar mevzuu yaparak meşguk sosyal meşruiyetini sürdürmeye meraklı zaptiye kesimde bir "şüphe ile yaklaşma" havası sezilmekte.

"sivil", malumunuz "medeni" demek. biri latince "cite", bir arabca/ibranice "madina" (medine) kökünden türeme. üçbuçukuncu dünyada, trafikten gürültüye kadar her şeye, her konuya köylü, bilemediniz en babası varoşlu (*) düzeyde tepki gösteren bir yığının (?) "medeni" bir toplum sözleşmesine reddiyeci kuşku ve tepki yerine eleştirel rasyonalite ile bakmasını beklemek de abes zaten...

ne yani? "asker çizmesinin topuğu altında" gûya zorla amma anlaşılan, o bahaneye sığınıp bayağı da gönüllü olarak, yüzde 90-küsur ile kenan evren ilavesi ile bağrınıza bastığınız 1982 anayasası ile, zapt-ü rapt altında birkaç yüzyıl daha mı geçirmek isterdiniz yoksa?

atatürk'ün ilkelerini, ülkülerini evrensel rekabete açıp, "hürriyet ve istiklal benim karakterimdir", deyerek dünya üzerinde gerim gerim gerinerek gezmek yerine, 80 küsur yıldır formüle bile edemediğiniz bir kemalizme sığınıp da verimsiz, üretkenlik dışı, içe dönük ve ceberrut iktidarınızı idame ettirebilirsiniz mi sanıyorsunuz; etrafınızda göz göre göre kabuk değiştirmekte olan bir dünyada?

"sivil" anayasayı yazmakta olanların hiçbirine kat'iyen kefil değilim. ama yaptıkları işin sonuna kadar arkasındayım. çıkış noktalarını benimsiyorum. ama varacakları, varabilecekleri yerden emin değilim. özgürlükleri türban ve imam-hatip lisesi düzleminden ötede düşünemeyen ve "sivil" anayasayı da bu mantıkla ihale eden bir siyasi esnaf korosu (**) ile özgür bir toplumsal çerçeve oluşturmanıın imkansızlığına inanıyorum. amma, arkasındaki niyet ne olursa olsun, özel engellerin dikilmediği bir yoldan her aracın da geçebileceğini biliyorum. yeterli talep ve direnç varsa, o sivil bütünlük içinde, medeni hürriyet ve serbestilerin de önünün açılabileceğini hesaplıyorum.

onun için de, tantana edip, baştan karalamak yerine, sivil anayasanın bütünü kapsadığı gibi, benim kendi anayasam haline de gelmesini istiyorum. bunun da "lan, sen bana ne kakalıyorsun; irtica ajanı, avrupa yalakası pis özgürlükçü faşist," gibi yaklaşımlar yerine; "kardeşim, o dediğin böyle yazılırsa şu şu sakıncaları doğabilir, şöyle deyelim... ayrıca o hakkın serbestce kullanılması için de şu fıkrayı ekleyelim..." türünden görüş teatileri ile sağlanacağını sanıyorum.

unutmayalımm, "sivil" anayasayı ergun hoca ve taifesi yazacak. ortaya çıkan metni, kendi has adamı abdullah gül'ü "10 buçukuncu cumhurbaşkanı" konumuna düşüren bir anayasa değişikliğinin müellifi, Tayyib efendi'nin yönetimindeki hükümet beğenecek. arkasından ise, çoğu hâlâ şeriatçı şaibeyi üzerinde taşıyan a-ke-pe'nin ekseriyet arzettiği, muhalefetin de maalesef haltçı ve hamasiyatçı bozkurtlardan oluştuğu bir parlamento kabul edecek.

gelgelelim, en önemli işi yapacak olan sizsiniz... anayasa ister özgürlükçü, ister en faşizan kemalisti bile sevinçten hoplatacak kadar askerî, isterse iran'dan dahi şeriatçı olsun, ancak siz onaylarsanız yürürlüğe girecek!

onun için, bırakın bozkurtçu, asenacı, şeriatçı ve de magazinci korolara boruzan çalmayı da, işinizi kolaylaştırın. hocaların çalışmalarından başlayarak, başınıza örülmekte olan çorabın yününe, dokusuna, dokunuşuna, dikişine, desenine, rengine, her bir şeyine karışabildiğiniz kadar karışın. madem ki sivilsiniz, medeni olun da, nasıl yaşamak istiyorsanız onun siyasi-sosyal çerçevesini kendiniz belirleyin.

sivil anayasanın akibeti, özgürlüğüne canından çok değer veren halkımın annncak ucu ucuna onayladığı, 1980 de serçe boyutlarına indirilmiş bir devekuşunu andırır hale gelmiş olarak ihtilalci askerlerce çöpe atılan 1961 belgesininki gibi olmasın. hatırlarsanız, 1961 anayasası o zaman için "çok fazla" addedilen özgürlükleri ile, hayli medeni bir hukukî metin idi.

yani neymiş efendime sööliiiym? özgürlükler ancak onları kullanacakların yeterlilikleri kadar anlamlı ve geçerlidir. şimdi susun düşünün, ardından da açın ağzınızı soonuna kadar fikrinizi söyelyin ki, fikir ile feryad arasındaki fark çıksın ortaya.

malumunuz, medeni dünya fikrini belirtip konuşurken (***) üçüncü ve de üç buçukuncu dünya, şikayetini haykırıp, feryad ile çözüm bekler...

herbert spencer, genelde askeri/sınai toplum tiplemesi ile tanınır ama insanlığın kollektif macerasında son aşama olarak "etik toplum"u öngörmüştür... bir toplumsal sözleşme çevresinde örgütlenen ve zapt ü rapt gerekmeden yaşamını sürdürebilen post-endüstriyel toplumu...

---------
(*) aslında bu kelimeye büyük haksızlık etmekteyiz, çünkü "varoş" da macarca "şehir" demek.
(**) siyaset erbabı, heveslisi, denetçisi, medya-tiki (veysel medya testisi der), sivil toplum teşkilatçısı vb. den, "lan beni bi başbakan yapsalar!.. var yaaa..." deyen kahvehane aylağına kadar herbirkesler dahildir
(***) burada vurgu fikir üzerinedir. her ağzından ses çıkaran konuşuyor sayılamaz.

No comments: