Friday, August 3, 2007

öten ve tüten türkler

son günlerde esef ile motosiklet kazalarındaki artışı ve giderek artan sayıda kazanın ölümle sonuçlandığını takip etmekteyim.

"beyin" denen uzvun giderek bir aksesuvara dönüştüğü, akıl ve iz'anın vakit kaybı sayıldığı bir toplumsal ortamda bu kazalara şaşırmanın fazla alemi de yok. iki tekerlek üstünde gidiyorsanız, canınız ve sağlığınızdan daima ve her durumda siz sorumlusunuzdur. yandan gelen "ticari taxi"nin kırmızı ışıkta durmayıp da yüzde yüz hatalı olarak size çarpması, ne kemiklerinizin kırılmasını önler, ne de acılarınızı hafifletir. hal böyle iken, medya tarafından yansıtılan kazaların çoğunda kavşağa 120 km ile dalan, yerdeki su birikintisinden hızla geçmeye kalkışan, üstüne üstüne gelen otomobilden kaçıp yol vermeyi erkekliğine yediremeyen motorcu kurbanlar hikaye edilmekte hep. buna eksik donanımla, kabak lastiklerle, görünmeyen ve göstermeyen ışıklar ve karanlık giysiler ile yola çıkan ve "farkedillemeyen"leri de eklemek mümkün.

hele, önce kask olmak üzere, koruyucu ekipman kullanmayanlar, daha doğrusu kadere meydan okuyup delikanlılık ederek kullanmayı reddedenler? her halde biyolojinin hava ısındıkça kafası kalınlaşan özel bir dalına ait olsalar gerekir!

ama onları da geride bırakan bir sınıf var ki, aziz milletimin adını tüm ces'ur halkların en üstüne yazdırmayı başarmakta... ayakta tokyo terlik, baş açık motor üstünde bir yandan cigara tellendirip bir yandan da cep telefonunda konuşan o mümtaz kitle!

ey kahraman ırkımın öten ve tüten örnekleri!

"kader" sandığınız ve sizin dışınızda kuvvetler tarafından üstünüze salındığını varsaydığınız o felaketler örgüsünün aslında akıl, mantık, hatta sağduyu gibi insanoğlunu özel bir tür yapan nitelikler çerçevesinde değerlendirildiğinde, sadece ve sadece "ihtimaller"e indirgendiğini kafanıza sokmak için illa ki kafatasınızda delik açmanız mı lazım?

"türk gibi tütmek" ya da pek övündüğümüz "türk gibi kuvvetli" yakıştırmaları yerine "türk gibi akıllı" nitelemesini asla duymadan ölecek daha kaç türk nesli olacak?

No comments: