Tuesday, August 14, 2007

genelevin önünden geçtim, ne görüler gördüm (2)

hristiyan müminlerin doğrudan incilden değil de, din adamlarının oluşturduğu “kanon”lara göre dua ettiklerini bilip bilmemek çok mu önemli?

tabii ki hayır...

değil mi ki sizin ilgi alanınız gassaray'ın kasımda kimi transfer edeceği ile tuğba özay'ın hapiste ne cins paçalı don giydiği sorunsalları arasında, alabildiğine geniş bir evrensel yelpazeyi, kapsayarak, sarkaç gibi gidip gelmekte, size ne dert “esoterik” kültürlerin hangi düşünsel payandalar üzerinde yükseldiklerini bilmek - velev ki, o kültür ile taht-el şuurunuzda ezeli düşman olmayı borç bilseniz de?..

cep telefonuyla baldır-bacak resmi nasıl çekilir ve eşe dosta mail edilir, öğrendi iseniz, tek eksiğiniz çat-çut yapacak bir msn adresi. evelallah, o da zaten herkeste mevcut. bu dünyayı tüketene kadar,yedi kerre doğar onyedi kerre (*) ölürsünüz, yeter de artar bile...

bendeniz, çocukluğumdan beri, o hain ve islamiyet düşmanı yunanların (**) nasıl camilerimizi ahır, depo, meyhane olarak kullanmak sureti ile bizi tahkir ve tahrik ettiklerini okuyup dinleyerek ve de her hangi bir yere gittiğimde, sarıyer'den samandağ’a kadar tüm yurdumuzda yıkılmaya yüz tutmuş olsa da milli kültür mirasımızın birikimlerinden sayılması gereken kiliselerden, manastırlardan ayakta kalmayı başaranların çok daha beter amaçlara tahsis edildiğini anlamaya çalıştım. neden yanina'da (yanya) eski bir cami kültür merkezi yapılıp içinde alkollü kokteyl düzenlendi diye ayaklanan çoğu zaman da resmi zevatın, yurdumuzun her tarafında muhtelif imla biçimleri ile “şapel”, “ayazma”, “havra” gibi adlar ile açılarak pek de din ve ibadet çağrıştırmayan şeylerin yapılabildiği mekanlar olarak eğlence sektörümüz hizmetine sunulmasına neden hiç tepki göstermediğine akıl erdirmeye çalıştım. malum, en saçma “kanun”larımızdan biri de, cami, okul, resmi daire vs. ye 100 metre yarıçap mesafesinde içkili yer açmayı yasaklar da... başka dinler dinden sayılmıyor mu kanunen yoksa “hoşgörülü” (**) ülkemizde?

iyi bir örnek ister misiniz dini duyarlılıklar konusunda hem seküler türkiye cumhuriyetindeki resmi, hem de laik (***) düzlemdeki müslümanların gayrimüslim önceliklerine karşı vurdumduymazlıklarına?

sizce karaköy’ de rum ortodoks kilisenin hemen bitişiğinde, az ilerdeki ermeni gregoryen kilisenin ise pek az uzağında, belediye ve ilgili diğer resmi kurumlar denetiminde halkımızın seçme erkek nüfusuna durmaksızın hizmet eden ve sittin senedir orada çalışan kerhane sizce nasıl bir “görü” nişanesi?

hâlâ mı size ne incil de dua olup olmadığından? bir sonraki blogu okuyunuz lütfen...

---------
(*) eh, üç kerre vatan, iki kerre fener ya da galatasaray, beş kerre mahalle kavgası, dört kerre namus, bir-iki kerre şu-gavurlara-haddini-bildirmek, kalanında da avrupa’ya "gelen türkler"in ayak seslerini duyurmak için... haa bu arada aritmetik şaşmış, salla gitsin, kime ne?
(**) bir yanlış laf daha... "yunan" kelimesi "iyonyalı" demek olan "ionnian"dan türemiştir. yunanlı demekle aslında yunanlılı demiş olmaktasınız nEtekim.
(***) bu hoşgörü lafı da pek hoştur doğrusu, da en önemli özelliği, sonuna kadar boştur. asla varolmamıştır. laik anlamda bir karşılıklı tahammül mevcuttur da, resmi düzeyde asla “müsamaha”dan dürüstçe sözetmek mümkün değildir; ta ki, tanzimat ile zorlanana kadar. sonra da, refah hareketi şahlanıp millet müslüman olduğunu veya olması gerektiğini zannettiğini farkedince, başka dinlere de ilgi muvacehesinde ivmelenmiştir “hoş-görü” görgüsüzlüğü.
(****) dini bir görevi bulunmayan; ruhban sınıfından değil, halktan anlamındaki “lay” (lai) kelimesinden türeyen şekli ile, “halka dair” anlamında;m yani “şahıs laik değildir devlet laik olur ancak” buyuranlara da accıcık “değdirme” ile.

No comments: