Tuesday, August 14, 2007

hoşgörsem de tanımam abi... (1)

NOT: BU POST’LARI YUKARIDAN AŞAĞI
NUMARA SIRASI İLE OKUYUNUZ LÜTFEN


bugün hürriyet gazetesinde vahim bir cehalet örneği vardı.

bizim, müftü ve imamlar öncülüğünde el kol sallayarak yağmur duasına çıkan mütedeyyin alaylarımızın, o kadar da ilkel bir iş yapmadıklarıını ima eder bir ifade ile ortodoks, katolik ve protestan hristiyanların da benzer biçimde rahmet için sokaklara dökülüp tanrıya yakarmaya gittikleri bildiriliyor ve “incilden” dualar okunduğu anlatılıyordu.

bu derece cahilane bir hatayı yeni şafak, milli gazete hatta zaman yapsa, doğrusu yüzümü buruşturur geçerdim de, “mainstream” çok satan bir gazetenin, gûya “enforme” edeceği kamunun bilgi boşluklarına bu derece düşüp, popüler cehaleti bu derece kurumsallaştırdığını görünce, üç kişi doğruyu öğrense yeter deyip yazmaya karar verdim.

öncelikle, türkçede “incil” dediğimiz kutsal kitap (ki, kafir lisanlarındaki “bible” formu, yunanca “kitap” anlamındaki olan “biblos” tan gelir, çünkü hristiyanite, esasen bir anadolu dinidir!), bir bütündür ve iki bölümden oluşur: eski ahit ve yeni ahit. ayrıca “apocrypha” diye adlandırılan bir tür “appendix” niteliğindeki yazılar da vardır ki, onlar ayrı bir konudur çünkü kutsal kitaba organik biçimde eklenmiş değildirler. ya gizli ya da güvenilir olmayan kaynaklardan yayıldıkları varsayılır. museviler için incil, eski ahitten ibarettir. iseviler ise, bizzat isa’nın sinagogda yahudi rahiplere ders verirken belrittiği gibi, “yazılı olana” (scriptures, yani yahudi dinî metinleri) bağlı oldukları gibi, “gospel” ya da “muştu” denilen ve isa ile havarilerinin eylemlerini anlatarak hristiyanitenin özünü sunan yeni ahite (*) de inanırlar. eski ahit türkçeye genel deyimlerle , tevrat-zebur; yeni ahit ise incil olarak girmiştir.

incil” eski ve yeni ahitleri ile bir dua değil, özel ve özgün, ibret alınacak tecrübe ve dersler yanında öğütler de sunan bir“tarih” kitabıdır. yahudilikte de hristiyanitede de, her mezheb nasıl dua edileceğini, yani tanrı ile nasıl “communion” (birliktelik) içinde olunacağını “kanon” (evet, evet, bize de arapçadan geçen “kanun” ile aynı kökten) yayarak saptarlar (**). mesela protestan bir zenci kilisesi blues şarkılar ile ibadet edebilirken, methodist protestan kilise buna hiyanet gözüyle bakar. katolik kilise zaten kendisiini “tek” addettiği için, ötekileri toptan yanlış sayar. öyle ki, floransa’ da 1439’da toplanan (son) konseyde papa‘ya bağlılık anlaşması yapan, dolayısıyla vatikan için domus’unun parçası olan istanbul merkezli ortodoks kilise dahi, hâlâ uygulamada yanılmaktadır.

bu arada, ibadet ve dua prosedural olarak, mesela anglikan kilisede, katolisizm ile aynıdır. ama burada bizim için önemli olan, dua ve ibadet biçimlerinin incile dayanmakla birlikte ondan doğrudan kaynaklanmadığı, ruhban görevlilerce örgütlendiğidir. yani, hürriyet’in zırvaladığı gibi yağmur duasına çıkan hristiyanlar “incilden” dualar okumazlar.

bunun ne önemi mi var? sonraki bloga bir bakıverin lütfen.

----------
(*) yeni ahit, havari olarak isa‘nın yanında yürüyen 12 öğrencisinden (disciples) matta, “evanjelist” (muştucu) markus, hekim lukas ve “ilahiyatçıyahya (yohannus) tarafından oluşturulduğu benimsenen, isa'nın hayatını ve söylemini anlatan dört “gospel”; isa öldükten, yahuda (yudas) kendini astıktan sonra, "apostol", yani havariyun’un yaptıkları işleri anlatan ve kaynağının yine tarsuslu pavlus’un arkadaşı ve yoldaşı markus olduğu kabul edilen “eylemler”; pavlus’un mektupları (epistles); diğer havariyun tarafından yazılan mektuplar ile ilahiyatçı yahya’nın “prophetic” öngörülerini yazdığı ve kıyameti de anlattığı "revelations"dan oluşur. apocrypha dan bazı metinler de kanonik literatür içinde yer alır.
(**) elbet de, yeni ahitin kendi de bir “kanon”dur ve dua içermese de, dualara kaynak olur. ayrıca ayinlerde incilden pasajlar okunması da şarttır.

1 comment:

KeciAdam said...

Yalnız gazeteye cok yuklenmissiniz:) keza sizin ogrencilere de boyle "over dose" yukleniyorsunuz:) Bu, verdiginiz bilgiyi zaten bilebilecek ve hatta sizin belirttiginiz o "etimolojik" vurgulara vakıf olabilecek gazeteci sayısı parmak sayısı ile eşittir ki; bir "düzeltici" motivasyonu lazım:)