Wednesday, July 18, 2007

plazma

efendim bir müddettir sizlerden ayrı düşmenin acılarına gark olmuş yaşamaktayım. istanbul' da evsiz kalınca, bendeniz de yollara revanî, pardon, rev'a olup "noiseville"e, köyüme geldim.

gerçi, aziz yurdumda "gürültü" ile tarif edilemeyecek bir karışkare vatan toprağı bulmak hayli zorsa da, noiseville, onyıllar süren bir kırolaşma evrimi sonucu bu namı bileğinin hakkı, amplifikatörlerinin watt'ı, kulaklarının arasında kalan maddenin izolatör kaabiliyeti ile söke söke kazanmıştır.

daha "oooo ooo mastika mastika, cigarası malbora" veya "armudun iyisini yer misin, hesabı lütfen öder misin" gibi işit-sel estetiğin şahika noktalarında gezen selis şarkıların kültürümüzün çorak bahçelerini seller gibi suladığı dönemlerde yaygara, köyümüze alamet-i farika, yani ayırıcı işaret olmuştu bile. hatta rivayet midir gerçek mi bilinmez, devrin diktatör devlet başkanı kenan evren geldiğinde dahi tantananın devam ettiği, paşanın kızmasına ve hatta üç beş kişiyi sallandırma tehdidine rağmen hoparlörleri kıstırtamadığı, bir köyümtrak-kasabalaşmış-şehir bozuntusu efsanesi olarak hâlâ dillerde dolaşır.

tabii, efsanenin de fazla anlamı yoktur, "oooo mastika mastika, cigarası malbora" veya "armudun iyisini yer misin, hesabı lütfen öder misin" gibi selis şarkılardan "senin gözlerin var ya - vatan millet sakarya" ya da "acı domatezzzz gibi kızarıyorum" ve de "asuman, yapma bana pansuman" yollu müzikal şaheserlere uzanarak yetişen gençliğimiz, bilhassa bendeniz gibi hocaların rahle-i tedrisinden de geçince, kenan evren in kim olduğunu bilmedikleri gibi "paşa"nın ne anlama geldiğinden ve hatta zeki müren'e bir zamanlar paşa dendiğininden de bihaberdirler çünkü...

hangi dangalak teori çerçevesinde o tuzağa düştü ise, türkiye'nin tek kelime ile patetik turizm sanayii de gürültüyü vazgeçilmez eğlence ve tatil hammaddesi olarak benimseyince, turist gelmese de (daha doğrusu gelen turist ile her hangi bir ithal patates çuvalı arasında kültürel ya da mali artı değer katkısı açısındann fazla fark olmayınca) kendini touristic ilan eden bodrum gürültünün payitahtı mertebesine erdi.

şimdi her sabah, müezzinler makamsız sesleri ile şafağı param parça etmeden önce ancak susan, merdivenden boş varil yuvarlanmasına benzeyen (ne benzeyeni? tıpa tıp aynı!!!) tangırtılar çıkartarak geceyi uyunmaz kılan bir yüzer disko da dahil olmak üzere, koca bir cadde dolusu zırıltı yuvası ile dolmuş durumda paşaya bile meydan okuyan bodrum... eğlencenin ana yurdu...

şikayet mi? kime? sahil güvenlik kuvvetlerine kadar başvurdum da, sadece ses hacmi çoğaldı! koca ihtilal paşası ki 70 kişinin kalmeini kırıp darağacında sallandırmış, onun susturamadığı eğlence sektörünün düttürüsünü ben mi kesebileceğim? hele de böyle belediyeler, alem çeteleriyle ortak hakimler ve saire ve saire ve de kulakların arasında böylesine kalın ses geçirmez bir plazma yığınının bulunduğu bir ülkede?

siz en iyisi yine gidin oy verin...

No comments: