Monday, July 30, 2007

ce-he-pe' den hâlâ da ne köy olur ne kasaba

deniz baykal, türkiye’nin gelmiş geçmiş en “başarılı” politikacısıdır. acemilik evresini atlatıp, bülent ecevit’ in karşısına rakip diye dikildiği 70’lerin ikinci yarısından, zincirbozan sonrası siyasi yeniden yapılanma esnasında 12 eylül’ün çöpe attığı cumhuriyet halt fırkası’nı allayıp, pullayıp zaten üçe beşe bölünmüş gûya sol partiler bedestenine yeniden salmaya; “sol”u paramparça ederek “birleştirmek”ten tansu çiller’in manâlı ve buğulu gözlerinde selefleri sos-demler gibi kaybolup, dayanılamaz etkisi altında kalırım kaygısı ile, kadıncağızın yüzüne bile bakmaktan kaçınarak (*) iktidardan fırtmaya, “illa da seçim” diye tutturup, meclis dışında kalmaya; iktidara gelmenin her parti için başlıca amaç olduğunu unutup “barajı mutlaka aşacağız” diye nutuk atıp, cumhuriyet halt fırkası’nı çurçur partiler arasındaki mümtaz konumuna irca etmeye, siyasi kariyerinde muhalefetten başka hiç bir iş yapmamış – lûtfen dikkat, “ yapmamış” demekteyim, “işe yaramamış” da yazabilirdim – olmanın “kişi kendini nasıl bilirse...” meseline dayalı tecrübesi ile, cumhuriyet halt fırkası içinde sovyet komonizmasındaki kadar bile muhalefete izin vermemiş ve 30 yılı mütecaviz kariyeri boyunca “bu adam siyasi değil de, ne bileyim, yozgat’ın bir köyünde bakkal olsa, katkıları açısından türkiye’de ne değişirdi?” sorusuna kooccaman bir “HİİİİÇ!”ten başka cevap bırakmamış olmasına rağmen, baykal türkiye’nin en azından 1950 sonrası siyasi tarihindeki en başarılı politikacıdır!

çünkü baykal hakkkında, bütün bunlar (**), üstelik bütün bunlara rağmen, hâlâ yazılıp, söylenebilmektir. çünkü baykal, bütün bunlara ve hemen hemen herkese de rağmen, hâlâ geçtim fırka içini, solda lider konumundadır.

pek âlâ da, bana ne?

doğrusunu isterseniz, cumhuriyet halt fırkası ya da, fırkada haltçıbaşı işini kimin yaptığı umurumda dahi değil. “sadık” sevgili okuyucularım “neden oy verilmez” dizisinin son yazısında “belki birkaç kişi ya da örgüt ortaya çıkıp, doğru dürüst program çerçevesinde siyaset yapmaya soyunur” derken bile, cumhuriyet halt fırkası’ nı bu ihtimalin iyimser menziline dahil edecek kredi açmadığımı sezmişlerdir. gelgelelim, bugün hürriyet’e bakarken, mehmet yakup yılmaz’ın cumhuriyet halt fırkası’ndan hâlâ umut dolu sözlerle bahsedebilecek gaflet içinde kaldığını gördüm. muhterem halefime (***), muhterem cumhurumuzun sabık muhterem başkanı, politik literatürümüzdeki en populer siyasi cevherdar süleyman bey'den bir vecize hatırlatayım dedim: 70’lerdeki seçim kampanyalarından birinde ecevit “köy-kent” adını verdiği bir ucube proje uydurmuş, “kırsal kesim”e satmaya çalışmakta idi. çoban sülü ise, köylüyü “ce-he-pe köy-kent numarasıyla sizi göçe zorlayacak”, diyerek korkutmakta ve göçten kurtulmak istiyorlarsa, oylarını kırat'a vermelerini söylemekte idi. işte o kampanya konuşmalarından birinde de, cumhuriyet halt fırkası’nı şöyle değerlendirmişti:

bunlardan ne köy olur ne kasaba”...

mehmet’e ve muhterem entelejentsiyamıza saygılarımla duyururum...

--------
(*) en azından etrafta kamera varken...
(**) ki “bunlar”, - tabii ki değmez ama – uzattıkça uzayabilecek bir listedir. hazretin kariyeri “osmanlı bankası” garabesi ile başlayıp, dolambaçlı nice yollardan, 367 maskaralığını bile solda bırakan siyasi acaipliklerden sonra “sağçöktübenayaktayım” utanmazlığına kadar varmıştır.
(***) mehmet yankı’ ya ben ayrıldıktan sonra başladı. İkimiz de kışlalı mektebinden sayılırız, ikimiz de hıncal (uluç) abinin tedrisinden geçtik falan da, o seb’at etti, ben , ilk fırsatta kapağı akademiye, oradan da denize atacak kadar, gazeteciliği hep “ikinci sınıf uğraş” gibi gördüm.

1 comment:

KeciAdam said...

Hocam
Seçim ve ce-he(ha?)-pe hakkındaki yazılarınıza bayıldım.

Saygılarımı sunuyorum.
Bunu bir sofrada, yesil basli esliginde tartismak isterim.

Kücük Kertenkele:)