Wednesday, July 18, 2007

claudia schiffer ve seçim, seçmek, seçememek

şu seçim meselesiyle ilgili bir kaç laf daha söyleyeceğim müsaadenizle... bu sabah hayatımdaki en önemli kadınlardan, evimi temizlemeye gelen, titizliği, çalışkanlığı, dürüstlüğü ile maruf ayşe hanım, nam-ı diğer claudia schiffer ile kahvaltı ediyorduk. ayşe hanım pazar günü programını sandık üzerine kurduğunu anlatıyordu. ben de kime oy vereceğini sordum. "valla bilmem," dedi. "hala karar vermedim. görüştüğüm kadınlar akp ye verme diyorlar. ben de hayatta baykal' a oy atmam (dikkat cumhuriyet halt fırkasına değil, baykal a atmayacak!). bunlar (akp) şimdiye kadar gelenlerin çoğundan daha iyiler ama zorla da bizi kapatmaya kalkamazlar her halde. ne bileyim, kararsız kaldım işte..."

bizim claudia bilinçli, şehir görmüş, tarihin başladığı yerlerde yetişmiş aydın bir kadındır. türkiye gibi asistemik bir üçbuçukuncu dünya ülkesinde seçimle, partiyle, genel başkanla ve hatta siyaset ile hiç bir sorunun çözülemeyeceğinin farkındadır. belki, öyle formüle etmese / edemese bile, işin devletin tepesine oturmak ve devlete ilişkin sorunları ahalinin sırtından hafifletmek kavgası olduğunu hissetmiştir.

onun için, oy vermenin kutsal vatan görevi, demokrasiye inanç, hele hele de "seçmek" ile ilgisi olmadığının da farkındadır. yanaştığı, avanta veya ihsan beklediği, dolayısıyla bayrağını sallayacağı bir parti de mevcut değildir.

sandığa gidiyorsa tek sebebi vardır: faşizan bir mantıkla, oy vermeyi mecburiyet haline getiren bir yasanın koyduğu para cezasını ödememek, zaten bir hayrı olmayan sistemin küçük bütçesinde bir delik daha açmasına izin vermemek.

bence, demokrasi ruhunun özünü oluşturan "meşru tercih seçenekleri" üzerine konan bu ipotek bile bu uyduruk seçime katılmamak için yeterli sebeptir.

"uyduruk" lafına mı takıldınız? hadi düşünelim biraz... niye seçime gidiyoruz? malum, asker - sivil "devlet" erkanı, cumhurbaşkanı seçimine müdahale etti. anayasamız ise, devleti başsız bırakmaktansa, vatandaşı süründürmeyi hak gördüğü için, yaz güz demeden emir üzerine yallah sandık, tepemize çullandı!..

niye seçim seçime benzemekten uzak? aaa... hiç mi partiler sistemini, lider müessesesini falan incelemediniz ayol? sanki aday listelerini baykal, bahçeli, tayyib ağa falan oturup da kafadan yazmasalar, istediğiniz gibi kişiler mi temsil edecekti yani sizi? 1950den beri olduğu üzere aynen...

niye yaz ortasında tatili matili bırakıp sandık başı yapıyoruz pek iyi? çünkü protesto, biat üzerine kurulu siyasi kültürümüzde yer almadığı gibi, "populer" kültürümüzde de namevcud da ondan!

kimsede hayatına devam edip, siyaseti marjinal bir eylem alanı kılacak yeterlikte vatandaşlık bilinci; siyasetin sadece resmi onay mercii olan parlamento ile sınırlı değil, ancak gündelik yaşamdan fışkırırsa demokratik seçimleri yansıtabilecek, menfaat ortaklaştırmaya dayanan bir iktidar üleşimi mekanizması olduğunu kavrayan bir şehir ruhu, eş deyişiyle medeniyet (*)kullanmak, geliştirmek, örgütlemek ve de uygulamak/yaşamak niyeti yok çünkü!

ve saire ve saire...

--------
(*) şehirli demek. sami dillerdeki şehir anlamına "madina/medine" kökünden

No comments: