Saturday, June 9, 2007

facia mı fiesta mı? niye oy vermemeli?

haydi, siyasi fantazi kurmaya devam edelim...

“oy vermeye değer” bir parti bulamayan seçmenler olarak, 22 temmuzda denizde dağda, güneşte, güreşte günümüzü gün edip, sandıkarı da a-ke-pe ampulune terk etmiş idik, hatırlayacağınız üzere.

eh, o akşam, haberleri lutfedip de dinlersek, sivrisinek sokmasını atom bombası patlamış gibi “sunmak” ile maruf “sunucu” hanım ve beylerden öğreneceğiz ki, katılım oranı genel seçmen sayısının haydi haydi yüzde 30-40ı olmuş, kurtçuklar barajı aşamayıp, ne olursa olsun seçime katılmaması düşünülemeyecek ip, beygirciler vs. gibi üç-beş partinin ve de bazı bağımsızların katılımı ile, oy verebilecek her beş vatandaştan en çok ikisi tercihini kullanmış.

farz-ı mahal diyelim ki, a-ke-pe de bütün, evet, ezcümle, milletvekili sandalyelerini; evet evet, hepsini kazanmıııışş...

hemen aritmetik ile “ifade edelim”: bizler neş’e ve keyfederken baş bağlayıcı ve bağlatıcı vatandaşlarımız milletimizin büyük meclisini ne şartlarda tamamen “ele geçirmişler”:

* kullanılan oy yüzde 40;
* diğer çurçur partilerin, inatçı ve dirençli bağımsızların ve kurtçukların payı yüzde 10 ilâ 13;
* ampul ışığı ile aydınlanan seçmenlerin tüm türkiye seçmenlerine oranı yüzde 27 ilâ 30

bu durumda...

madde biiiirrrr... değil, mesela a-ke-pe gibi sistem açısından hâlâ şaibe izleri taşıyan bir parti, cumhuriyet halt fırkası gibi kendini rejim bekçisi ilan etmiş bir siyasi ekip dahi meclisi bu şekilde işgal etse, “trafik sağdan yürür! kırmızı ışıkta durulur! bir kilogram bin gramdır!” nev'inden hayati kararlar dışında, hangi yasama faaliyetinde meşruiyetinden tamamen emin olarak davranabilir ki?

unutmayın, a-ke-pe, ezici meclis çoğunluğunu, çıkarılmasında en ufak dahli olmayan, hatta a-ke-pe türü marjinal partileri tbmm harici tutacağı umuduyla ecevit, yılmaz, bahçeli ve baykal desteği ile düzenlenen “cin” bir yasanın beklenmedik cilveleri sonucu, sapına kadar meşruiyet dahilinde kazanmasına rağmen, hem de başta o acaip yasaların mimarları tarafından “yüzde 33 oyla yüzde 65 çoğunluk olur mu?” diye nasıl hırpalanmış idi...

ya o ekseriyeti, resmen değil ama fiilen ve tercihan boykot edilmiş seçimler sonucu kazansa idi? meşruiyet arayışı içinde allah bilir yatılı imam hatiplerde akşam yemeklerinde şarap vermeyi bile yasal hale getirir, “antioksidan ve faydalıdır, üstelik nahl sûresinde de salık verilmiştir” diye politika da yaparlardı...

yani, hakettiğine inandığım bir parti bulup, oyumu veremediğim için, aslanlar gibi tatil yaparak seçimleri boykot etmekle, aslında yargı ve çankaya destekli cumhuriyet halt fırkasının hafif şikeli muhalefetinden çok daha demokratik, ayrıca, yurdun tamamına şamil, “meşruiyet” esası üzerinde yücelen, vatandaş denetiminde bir “yokluk muhalefeti” yaratmış olmaktayım ki, mevcut durumdaki "muhalefet yokluğu" ile kıyas edilirse, “iktidar”ı her eyleminin muhtemel sonuçlarını da birkaç def’a mütala etmeye zorlamaya da kaadir...

kaldı ki, eksik bacaklı bir meclisi, temsil yetersizliği nedeniyle, her an yeni bir seçime zorlama ihtimalini de zulamda bir koz olarak elimde tutuyorum.

sizce oy vermekten “imtina” etmek (kaçınmak) mi demokratik, hem de etkin bir tavır ilanı, yoksa, kerameti kendinden menkul, ayakta durabildikleri sürece başımıza tünemeye de hevesli “lider” müsveddelerinin her hangi bir fayda sağlamaktan önce, kendi konumlarını sağlamlaştırmak üzere, her türlü demokrasi teamülü dışında oluşturdukları keyfi listelere, üstelik isteyerek de değil, bir takım bağlı baş öcülerden korktuğunuz için oy atıp, “seçim yaptım” diye kendinize de dünyaya da yutturmaya kalkışmak mı?

haaa, siyaset deyince aklınıza yalnızca partiler ve parlamento geliyor, haydi haydi bazı memurların hukuku guguk ederek siyasi damarları tıkamasını “benim takımım elle gol atarsa o gol geçerli sayılır” bağnazlığı ile parlamento dışı muhalefetten sanıyor ve sayıyor iseniz; “governance” diye bir kavram, vatandaşlık diye bir müessese ilgi, bilgi ve sevgi alanınıza girmiyorsa, zaten siz ancak cumhuriyet halt fırkasını “seçersiniz”, o da seçim değildir; zaten sandığa gitmeseniz de olur...

bari tatilden olmayın...

No comments: