Friday, April 25, 2008

sıkılmak yok, sıkışınca darlanabilirsiniz

ölümün matrak tarafı olmaz ama, tam bir hafta önce öyle bir cinayet işlendi ki, daha doğrusu cinayetin sâiki olarak öyle bir gerekçe gösterildi ki, yiten cana saygı saklı kalmak üzere, gülmeden edemedim...


adamın biri, ayrıldığı karısının telefonuna mesaj atmış, "türkçe karakterler" kullanmadığı için, "sıkışınca kaçıyorsun" yazarken, "i" harfi kullanmıııış... aile erkekleri de bunu yanlış anlayınca, kızlarına hakaret ediliyor hükmü ile ex-damadı çağırıp, hırpalamaya kalkmışlar. kopan arbedede damat eline geçirdiği bıçağı savururken, barışmak istediği karısını öldürüvermiş...


halim mete ağabeyimiz vaktiyle bize öğrettu idu: "ha uşaklar bu lazcayi konişmak cok kolaydir... ha nereya yoktir bi nokta, koyacağisun oni. nereya vardir, kaldiracağsun..."


aaahhh sevgili lâzlar ah... her türlü toplumsal şapşallığımızın yükü, komedya ile karışık size yüklenir ama, en azından, siz kendinizi doğru bilip, doğru anlayıp "sıkıldım" demeye kalkışmazsınız. "darlandim" dersiniz olur biter...


gelelim şu türk usûlü gülünç-trajedyaya (*)...

eğer gazetelere yansıyan gerekçe doğru ise, türklerin yazılı kültür ve okuma ile ebedî soğuk savaşları, bir kurban daha almış bulunmakta... hele bir göz atalım: öncelikle, "sikisinca" diye bir kelime ile karsilaşıp da, kelimeyi doğru okuyabilseniz, neden belden aşağı bir yorum yapasınız ki?

hadi, bir kişi diyelim ki yanıldı ve yaptı, ötekiler de mi okuma özürlü? kendileri "sıkışmak" fiilini nasıl yazıyorlar(dı) o zaman sms atarken? daha türkçe hurufat geleli dün biiiir, bugün iki...


haydi, diyelim ki "basin sikisinca kaciyorsun" cümlesindeki "sikisinca" kelimesini kötü niyet atfedeek şekilde okudunuz... pek iyi de, kötüye yorulan o eylemin yapıldığı organ (en azından kadınlar mmevzu-u bahis ise) baş değil. baş veya uzman uzuv sıkışınca da, fiilen kaçmak mümkün değil... bunu nasıl anlamadınız? tabii ki eğer bir üçbuçukuncu dünya klasiği olan "context (ya da benim nefret ettiğim uydurukçası ile, "bağlam") özürlülük", okuma özürlülük ile birleşerek, yazılanı yazıldığı gibi değil, aklımızın erebildiği veya görmek istediğimiz ya da beteri, göreceğimizi sandığımız gibi okumaya yol açan o kollektif zihnî hastalığı depreştirmedi ise...


tamam, context meselesini de geçtik, "sıkışınca"yı da noktalı versiyon ile okuduk... haydaaa... yahu, buradan cim'a haline geçene kadar, ortada mecburen "s olarak yazılmış bir harf ve en sonda da kötüye yorulan fiil ile alâkası bile olmayan bir "a" harfi var, bunları illâ bir anlama yoruulabileek şekilde okuyan akıla ne demeli? tamam, türkçe fonetik bir dildir, okunduğu gibi yazılır ama o işi yapıp da yazınca, sonuna "a" gelmez ki, "e" gelir?..


yâni şimdi "a" yoluna mı gitti öte dünyaya zavallı kadıncağız?.. işte, sıkılmaya, sıkışmaya, sıkıştırmaya gelmiyor bu okur-yazarlık, insan darlanıveriyor...


siz de sıkılmayın, darlansanız bile.


--------
(*) bu arada son zamanlarda medya denen trajik dünyada, "trajedik" diye mutlak câhilâne bir lâf türedi... trajedi kelimesinin o gramatik formu (sıfat oluyor kendileri) zâten mevcut olup, türkler tarafından yeniden icada falan muhtaç değildir. o form, yukarıda zikredildiği gibi, "trajik" şeklinde telaffuz ve tekallüm edilir.

No comments: