Tuesday, February 26, 2008

iş yök

saygıdeğer dini bütün medya, laik kesimin reis-i cumhur hazretlerinin işte tam da ırak işgalinin başladığı noktada off-side gol gibi attığı imza ile yalazlandırdığı türban mes'elesini içiçe geçirmesine pek alıngan ve hassas tepkiler vermekte.

türban, alt tarafı yarım metrekare bir çaputtan ibaret, aslında pek de sorun olmayan bir sorun iken, durduk yerde bir cihad sancağına başkaları tarafından çevirildi sanki... yök'ün başına özellikle, yeterliliği tartışılabilir, üstelik de bu tartışılabilirliği siyasî gaflarla pekişmiş bir akademik de, kenan evren tarafından atandı her halde netekim!

şimdi, anlaşılmakta ki, hükûmetin önünde nereden tutacağını bilemediği, her tarafı gaitaya bulanmış bir sopa var ve onu kullanmak üzere yök'ün başındaki adamdan başka da fedaî yok.

rektörlerin başı örtülü (hattâ, yüzü açıkta kaldıkça, veyâ peçe meçe ile külliyen öcüye benzemedikçe, çarşaflı falan da) öğrencileri okullara sokmama uygulaması, göründüğü kadarı ile kânun ihlâli. ama olayın üzerine gidilirse, meselâ yök idare(ci)si, mesut parlak hakkında bu yüzden işlem yapmaya kalksa, sorun yargıya intikâl edecek. yargı ise, a-ke-pe'nin içinden bağlı başları için, kâbus değilse bile, korkulu rüyâ... düşünsenize, parlak hoca idare mahkemesi, danıştay, vs. derken, türbanı serbest bıraktığı iddia edilen ama pek çok hukukçuya göre de yeni bir hüküm getirmeyen anayasa değişikliklerinin anayasa mahkemesine götürülmesi için yol açacak bir fırsatı harcar mı?

yök'ün başı, rektörleri kendi hâllerine bıraksa, bu sefer, hem yasa dışına kendisi çıkmış olacak, hem zâten hayli düşük seyreden imaj yıldızı, biraz daha irtifâ kaybedecek, hem de davâların hedefi olup, "türban yasağını kaldıramayan adam" durumuna da düşecek.

eh, a-ke-pe de bir başka kurtlar kurultayı bulamaz ki artık, anayasa değişikliklerini yürütecek kanunî değişiklikleri de gönlünce çıkarsın...

a-ke-pe, en işine yaramayacak rotaya yelken açıp, pek âlâ da kendisine hoşlanmasa bile artık katlanma raddesine gelen kesimi düşman edinip, ahaliyi birbirine düşürdüğü ile kaldı.

o çaput parçası, velev ki bir inanç gereği idi ise bile, artık siyaset ile kirlendi. bir hürriyet savı, artık dinî taassub ve baskının aracı oldu.

yök ise, toplum için sadece zarar üreten bir kurum olduğunu bir daha kanıtladı. galibâ, türkiye'nin kollektif türban travmasından çıkabilecek tek hayırlı netice de nihayet bu gerçeğin
kavranmaya başlaması olacak. ne yazık ki, yökü kendi menfaati doğrultusunda en olumsuz kullanma potansiyeline sahip bugünkü siyasî kadro da, devletçilere dönüp "siz ineği sağarken iyi iidi de biz sütü yoğurt yapınca mı kötü?" diye sorsa, verilecek cevap yok...

No comments: