Tuesday, June 10, 2008

sidik kokmayan adliye

bu sabah şahit olarak ifâde vermek üzere mahkemeye gittim. şahit mahit de; daha önceki duruşmaları kaçırdığım için, bu sefer kuyruğu kaptırıp, mevcutlu, yâni, iki yanımda iki polis, hattâ işlerini fazla ciddiye alırlarsa, bileğimde de kelepçe ile götürülmem ihtimâli bulunduğundan, pek bir de gönüllü gittim...

şişli'deki sulh ceza mahkemeleri 2. katta toplanmış. aynı yerde muhtelif savcılık ofisleri de var. topu topu 200 metre-kare ya eder ya etmez bir iş hanı katı. allahtan asansör var; ilk iki katın aşına aşına bel vermiş mermerimsi basamakları, silme, elinde dilekçelerle sabıka kaydı çıkarmak isteyenlerin kuyruklarından tıkandığı için, merdivenlerden hayır yok.

sevinçle müşahade ettim ki, şişli adliyesinin en azından 2. katı, adliyelerimize yurt çapında musallat olan o ebedî illetten arî, sidik kokmuyor!..

lâkin, tıklım tıklım koridorlar, zâten istiabını aşmış odalar, dosya kabininden bozma duruşma salonları, sıcak ve boğucu ortam, olmayan havalandırma ve pencereler ardına dek açılsa bile, esas kalabalığın toplandığı yerlere sızmayan şişli'nin bol egzoslu ve muhtelif diğer sülfür içeren gazlarla dolu tertemiz havasının dahî içeriye tam nüfuz edemediği katta, yoğun bir insan, nefes ve ter kokusu zâten yerleşik.

hakimler, mübaşirler, kâtipler, savcılar, sanıklar, tanıklar, bilumum kafası bulanıklar, bir yandan ifâde vermekte, heyecan ve endîşe solumakta, volta atmakta ve bir yandan da elde ne varsa; kâğıt mendil, dosya, naylon zarf, gözlük kılıfı veya dosya kâğıdı, yelleyerek serinlemeye çalışmakta...

bütçeden diyanetin onda biri kadar falan pay alan adalet bakanlığının "adâlet" dağıttığı, türkiye'nin fiilî başşehrindeki, üstelik de sosyetik semtteki mahkemenin görüntüsü bu.

ve de bu görüntü, şimdi iktidar olup, olduğundan beri de dîne harcanan paranın oranını hukuka harcanan paranın oranına göre, allah bilir kaça katlayan a-ke-pe'nin, önceki iktidarlardan devralıp da sürdürdüğü tek siyasî gelenek: züğürt adâlet.

velev ki anayasa mahkemesi aldığı kararda haksız olsun... hattâ "haksız yere" a-ke-pe yi kapatsın da... velev ki iyi olduğu iddia edilen mayalar tutsun da, anayasa mahkemesinin dibi düşsün, ve saire, ve saire...

tayyib efendi, gülsuyu ve şürekâ, tüm iddialarında tamamen haklı dahî olsalar - ki değiller -, değil mi ki de iktidardalar, sırf adliyelerin bu pûr melâl fizikî hâlinin sürmesi bile onların hukuk, adâlet,mahkeme gibi kavramlar konusunda söz söyleme, ahkâm kesme haklarını ortadan kaldırır.

daha acınacak durum, ancak adâletin tevzii yeniden kadılara devredilirse olabilir.
el-hükmü lil-ekser zihniyeti bunda mahzur görmeyebilir tabii de...

anayasa mahkemesinin türban kararı da, velev ki siyasî olsun - ki değildir -, sayınız ki, mahkemenin değil ama hukukun a-ke-pe' nin çoğunluk oyuna mazhar şahsında, cümle türk siyaset esnafından intikamıdır.

"adâlet evi" demek olan adliyeye sidik kokusunu revâ göregeldikleri için...

No comments: