Sunday, December 14, 2008

kurbanda mantık aranmaz ama...

kurban kesmenin sosyal gerekçesi, "komşu açken tok yatmamak" ilkesi uyarınca, herkese yılda bir kerre de olsa, et taam ettirmek, varlığı "paylaşmak" olarak belirtilir.

dinî vecibelerin yerine getirilmesinde, prensip olarak mantık değil, îman önceliklidir. ancak, inançların “kör” denebilecek bir şekilde ifâ edilmeleri, zaman içinde hayatın akışkanlığı ile uyumsuz kurallara saplanıp kalmak tehlikesini de beraberinde taşır. dolayısıyla, dinler de kendilerini yeni ihtiyaçlara cevap verebilecek şekilde yeniden yorumlamak mecburiyetinde kalabilirler. o da, dinî gerekliliklerin çağdaş mantığa (*) adapte edilmesi anlamına gelir.

kurban kesme konusunda ileri sürülen genelgeçer gerekçe, şarkî zihniyetin bir yansıması olmak dışında, rasyonel mantık süzgecinden geçirilince, pek de anlamlı sayılamayacak iddialardan mürekkep görünmektedir:

1. amaç, komşu açken tok yatmamak ise, bunu senede dört, hadi ramazan ve bayramını da katalım, 37 gün ile sınırlamak, ancak her gün karnı doyabilenler için bir vicdan hafifletme, rahatlama yerine geçer. geride kalan 300e yakın günde kimin ne yiyebildiğini sorun etmek ise, ancak köklü ve rasyonel bir toplumsal örgütlenme ile mümkündür. tabii ki örgütsüzlük de müslüman halklar ile sınırlı değildir amma, islâmî kavimlerin, yığınların emir ile tâdâd ve sevk edilmelerine yatkınlık haricinde, iyi organize olabilme yeteneklerinin gerçek sınırı, modern insanlığın en basit örgütlenmiş medenî aktivitesi olan trafiğin istisnasız her müslüman ülkedeki hal-i pür melâlinden bellidir. topu topu on-onbeş kural, işaret ve ışık ile araç ve yaya akışını örgütleyemeyen toplumların, servet dağıtımını adilâne bir sistem ile örgütleyebileceklerine inanmak da zordur. kısaca, dört günlük tokluk "paylaşımı", kurban kesmenin toplumsal gerekliliğine iknâ etme açısından kötü bir gerekçedir.
2. velev ki, dört günlük kıyakçılık ağırlık çeken vicdanlara nefes, dört günlük etli sofra da fakire dört günlük beylik olsun, eyvalllah... ama ortada apaçık duran, zengin vicdanların kendi rahatlıkları için "verdikleri"nde somutlaşan bir sadaka geleneğinden ibarettir. sadaka, hele ki gizli ilâhî vurguları ile, fakr-u zarûret de dahil olmak üzere status-quonun meşru kılınması, "iyilik"ten (günümüz argo deyimi ile, kıyakçılıktan) geri durmadıkça, servet ve kudrete sorgusuz itaati zımnen şart koşar oysa... yâni, her sadaka durumunda olduğu üzere, kurban eti dağıtmak sûreti ile yapılan iyilik içinde de, gizli bir tahakkküm sezmemek imkânsızdır. (ayrıca, bu konu da, tabii ki sosyal organizasyon yetersizliği ve beceriksizliği ile yakından ilgilidir).
3. öte yandan, fukaraya yılda bir kerre et yedirmek, idam mahkûmuna yedirilen son taama benzer. ne doyurur, ne besler; ya hasta eder, ya hazımsızlık yapar, ya da ölümden sonra dışarı vurur. ayrıca, et eğer "iyi" bir şey ise, iyi şeylerden mahrumiyetin yaratacağı hasedin bilhassa iyi şeylere nâdiren, meselâ senede dört gün kavuşabilenlerde minnet ile karışık halde bulunabileceği de bir gerçektir. bu tür bir sınıf farklılaşmasının ayırdına varmak, toplumsal tesânüd açısından mahzur doğurabilir de (!)... yâni, kurban ile iyilik etmek, amacını aşan bir sosyal kutuplaşmaya yol da açabilir. hele ki bu devirde, islâmî jeeplerin (tüm simgeledikleri ile) islâmcı yazarlarca menfur, menhus ve mekrûh ilân edilmeye başladığı sıralarda...
4. hiç bir sosyal fayda, ekonomik veçhesi düşünülmeden anlamlı değildir.
velev ki, kurban için öne sürülen gerekçeyi kabul ettik. yine de suyu bulandıran bir unsur var... toplumdaki bireylerin temel protein kaynağını oluşturan et, ancak düzenli tüketillir ise faydalı bir gıda olur. bu da, kesimlik hayvan üretiminin de, tüketiminin de tüm yıl, hatta ömür boyunca mâkul bir denge içinde deverân etmesi ile mümkündür. asıl hayvanat katliamının bayramın ilk ve ikinci günlerinde yapıldığı gözönüne alınırsa, 365 günlük "kesilebilir" hayvan üretiminin çok ciddî, hattâ marazî bir yüzdesinin yılın sadece iki günde yok edildiğini saptamak zor değildir. bu, ekonomik açıdan irrasyonel olduğu kadar, kesilen hayvan, kellesinden toynağına kadar yenip tüketilse bile, bütün yıl açısından bakıldığında kurban âdetinin son derece müsrifâne bir uygulama olduğunu gösterir.
ve de cümle monoteist dinlerde olduğu gibi, islâmî gelenekte de israf haramdır.

--------
(*) doğru, yanlış, gelişmiş, geri kalmış, ilerici, mürteci ve saire değil, sadece çağdaş, yâni, sadece o zaman diliminin yaşama temposu ve felsefesi ile uyumlu.

No comments: