Wednesday, May 14, 2008

sinan sofuoğlu'nun ardından

tabii ki çok üzüldüm fakat futbol budalası aslan türkiş metya, başka spor dallarından bir şampiyon ölünce, haber gözü ile bakmadığından, ne olup bittiğini öğrenmeden bir şey söylemek istemedim... bugün rüzgârın kızı'ndan nihayet okudum: türkiye motosiklet şampiyonu sinan sofuoğlu'nun, yâni dünya supersport motosiklet şampiyonu kenan'ın ağabeyinin, antrenman sırasında kocaeli yarış pistinde kaza geçirip, ölmesi de, yine teknik tedbirlerin yetersizliği (*) sonucu imiş.

sür'at pistlerinde, düşmelerde hayatî riskleri azaltan, çakıl perimetre, çimenlik alan vs. gibi tedbirler, kocaeli pistinde yokmuş. zâten sinancığın parçalanmış motoru da, fotoğraflarda bakımsız bir otlağın içinde yatarken görülmekte.

tanıyan herkesin sevdiği, efendiliği ve dürüstlüğü ile bilinen bir şampiyon daha, "bizde bunlardan çok var" zihniyetinin ve de anlaşılan, biraz da kendinden kaynaklanan, "tedbirsiz pist, delikanlı motorcuyu bozmaz" tavrının kurbanı olmuş.

çocuklarımıza, zekâ ile korkunun (korkaklığın değil!) doğru orantılı olduğunu, cesaretin de ancak o orantı ile ortaya çıkabileceğini, çılgın davranmanın mârifet olmadığını biraz olsun anlatabilsek... onlar da kellelerini koltuklarına almak yerine, belki, ne bileyim, meselâ yarıştıkları pistlerin sorumlularına "şu tedbirleri al" diyerek baskı yapabilecek cesareti kendilerinde bulabilirler mi ki?

yakın geleceğin superbike dünya şampiyonu olacak kenan sofuoğlu'na ulaşıp da bir söz edebilsem, derdim ki "kardeşim, ces'ur ol. medeniyet buralara yerleşmedikçe, sakın dolduruşa gelip de mahalle baskısı belâsı falan, gelip türkiye'de yarışmaya kalkma... ya piste at eşek, kedi köpek fırlar; ya da çukurlara mukurlara düşersin. cesaret, doğru yapılana kadar yanlışa hayır diyebilmenin de bir başka adıdır".

-----------
(*) mûtâd maşruk-türkî usûl icâbı, sorumlu motor sporları federasyonu yetkilisi süleyman memnun, pistte her şeyin normal olduğunu iddia etmiş. sadece sinan'ın motorunun düşüp kaldığı yerdeki bakımsız tarla görüntüsü bile, üçbuçukuncu dünyada resmî beyânata ne kadar güvenilebileceğinin bir göstergesi gibi geliyor bana. şeffafiyet ve hatanın sorumluluğunu üstlenmek ise, sadrâzam kellesi uçurmayı siyâset sayan kültürümüzde ebediyyen nâmümkün zâten.

1 comment:

Unknown said...

Çok güzel yazmışsınız. Elinize dilinize sağlık. Bu işin ocağında yetişen başkanlar böyle dedikten sonra, sanırım ancak çocuklarımız görür öyle pistleri...