Wednesday, October 15, 2008

tayyib ül talibân?

sırada anomie hakkındaki yazının devamı ve güncel "uygulaması" bekliyor ama artık dayanamadım:

başbakanından ulaştırma bakanına, sırf solcu eskisi diye bakan yapılan kültür ile ilgili kabine üyesinden, bil-umum a-ke-pe damgalı bürokrat taifesine, şu kötü marmaray projesi gecikmesin diye, 2000 yıllık bizans arkeolojik kalıntılarının yok edilmesini değil normal, elzem saymayan yok tayyib efendi, gülsuyu ve şürekâ camiasında.

"dubya" george bush talibân üzerine terör ile savaş seferi ilân ederken, batıda kamuoyu oluşturma sürecinde afganistan'a el koyan dağlı yobazların dağa oyulmuş, yüzlerce yıllık muhteşem buddha heykellerini dinamit ile berhava etmeleri işgalin meşrû kılınmasında bir kültürel silah olarak kullanılmıştı, hatırlarsanız.

pek âlâ da, tayyib efendi, gülsuyu ve şürekânın, "asrın en büyük arkeolojik buluntusu" diye nitelenen bizans theodosiacus limanı kalıntılarını yok etme hevesi, talibân barbarlığından nerede ayrılıyor? fark var mı, var ise nerede?

yâni, camiden başka (*) hiç bir binayı "eser"den saymayan, değer vermeyen ve korumayan mütedeyyin zihniyet, islâm aleminin gûyâ en medenî ülkesinde bu derece hâkim ise, o dinin evrensel medeniyyet ile gizli-açık bir çatışma halinde olup olmadığını sorgulamamak mümkün mü?

islâmı politika edinenler bu tür bir barbarlığın, vandalizmin mücahitliğine de mi soyunmaktalar?

---------
(*) türkiye'de oldum olası câmiler konusunda bir resmî ikiyüzlülük egemendir. bir çok câmi hâlâ bile kaçak binadır. tarihî nitelikte olanlar dışında da, neredeyse istisnasız, son 50 yıl içinde estetik açıdan kifâyetli tek câmi dahi yapılmamıştır. gözü rahatsız etmeyebilecek azsayıdaki yeni câmiye de necmettin erbakan - tansu çiller teşriki sırasında inanılmaz çirkinlikte, üstelik de sivrisinek öksürüğü kuvvetinde rüzgâr estiğinde ahalinin başına yıkılan minareler diktiler. emin olabilirsiniz ki sultanbeyli'de ya da ankara pursaklar da bir yol yapacak olsalar, bir câmiye dokunmak yerine yolu dağdan aşacak şlekilde planlarlar. tamam, zevk fıkdânı ve şekilcilik türklerin ve türkiye'nin genel, ilksel ve bence de temel sorunu. gelgelelim, işe din, iman karışınca, câmilere gösterilen bu "aşırı" saygı, neticede bir mekâna, doğasında varolmayan bir kudsiyyet atfetmek sûreti ile o mekânı/yapıyı (ki, burada câmi olmakta) put mertebesine çıkartıp, islâmiyette günahların en ciddilerinden bir olan şirk sınıfına bile girmekte. benim düz gâvur rasyonalitem böyle diyor da, tayyibî talibân ne buyurur acap?

No comments: