Tuesday, March 27, 2007

dokunmayın tosunuma... mı?

malumunuz adalet bakanlığı ile hakimler savcılar yüksek kurulu arasında yargıtay'daki 23, danıştay'daki de altı boş üyelik için yapılacak seçim konusunda bir münakaşa ve münazara kopmuş idi. müsteşar fahri kasırga bakanlığı temsilen hsyk toplantılarına katılmaktan imtina etmiş, bu tavır hükümetin şimdi de yargıyı siyaset içine çekme, yüksek mahkemeleri taraftarlarıyla doldurma çabası içinde olduğu şeklinde yorumlanmış, hatta kurul kasırga hakkında yargıtay’ın ilgili dairesine suç duyurusunda bulunmuştu. gazetelere göre bugün ortalık yatıştı, seçimin 15 nisanda yapılması kararlaştırıldı. buraya kadar vukuatta “spoil system” diye anılan amerikan usulu, icra erkinin bürokratik kadrolara kendi tercihine göre adam atadığı idare geleneğini, kanuna tamamen aykırı da olsa bir perva yoksunluğu içinde yüzüne gözüne bulaştıra bulaştıra uygulayan türkiş iktidar kullanma alışkanlıkları açısından bir acaip hal yok. garabe şurada zuhur etmekte: hakim ve savcıların “yüksek” kurulu, kasırga’nın eyleminde üstelik de, her şeye kadim yüce devletin işleyişini sekteye uğratacak bazı suç unsuru görerek muamele başlatsalar da, yasa gereği müsteşar ancak ve ancak muhterem adalet vekili cemil çiçek beyefendi müsaade buyururlar ise muhakeme edilebilmekte! hoppalaa…. tamam, kanun böyle, şeriat önünde elbet cümleten boynumuz kıldan ince falan amma, sizce de durum tuhaf değil mi? yani, bir zat, memur, hele biraz da kallavi bir memur ise nasıl olup da hukuk ve kanuna rağmen siyasi erkin kaftanının etekleri altına sığınıp yargıdan muaf tutulabilir ki? bunun neresi eşitlik, adalet, demokrasi hukukun öndeliği falan gibi çeneye vurmuş bol gazlı ilkelerle bağdaşabilir? vallahi neresi bağdaşır bilinmez amma, memleketimizde mer’i mevzuata göre bir memurun, hele de yüksek bürokrat ve de asker ise, yargı önüne çıkarılması hayli müşkül bir iştir. devlet memurin kanunu ve ilgili düzenlemeler taaa ittihad-ü terakki’den miras bir zihniyet ile, devlet hizmetlilerini devletin kanunundan korumak üzere kabul edilmişlerdir adeta… türkiye’de memur, bilhassa da sade suya vatandaş karşısında resmen ve hukuken imtiyazlı konumdadır. ahali, milletvekillerinin demokrasi için olmazsa olmaz şartlardan süzülüp gelen dokunulmazlığına tantana eder durur da memur milletinin kanuni olsa da ne kadar meşru olduğu tartışılır bu muafiyetine ya laf etmez, ya farkında bile değildir. kulunuz ise bazı zevatın daha eşit oldukları bir müsavat denklemini bir türlü matematik ölçeklerine sığdıramadığından, ikide bir bunu kurcalar durur. işte bu minval üzre, size bundan yıllar yıllaaaaaarrr evvel bodrum’da yayınlamakta olduğumuz bir gazetede yazdığım ufak bir makalemi arzedeyim. o sıralar ebedi muhalefet cumhuriyet halt fırkası (*) tarihinde bir kere vatan evladını düşünüp mesela “yahu, şu ikametgah ilmuhaberi denen garabeti ilga etsek, şu muhtarlıkları milleti zapt-u-rapt müessesinden, demokratik işleyişin çarklarına dönüştürsek,” falan gibi hayırlı proje üretmek yerine, yine dokunulmazlıkları kaldırma cihadı ilan etti idi ne hikmetse… tabii millet de onlara yine muhalefet görevi vermiş idi. bermutad! bi nazar atın bakalım dostlar, ben hakir-i pür taksir, her ne kadar köşeci sermuharrir falan değilsem de heyecana gelip tekallum etmişim nitekim…

No comments: