Monday, May 26, 2008

rasathane ve tünel ve islâm ve bilim ve müze ya da kutsal kitap sayfasına fatura yazmak...

kendisini, sık sık, islâmi kültür orduların da başbuğu sanmasıyla mâruf hazret-i başvekil, geçenlerde adı "islam, bilim ve teknoloji" kelimelerini birlikte ihtivâ eden bir müzenin açılışını yaptı (islâm bilim ve teknıoloji müzesi).

bir de, mûtâdı ve âdeti veçhîle, cümle âleme yine postasını koydu: "kimse islâma (müslüman dünyanın neredeyse istisnâsız, üçbuçukuncu dünyamız da dahil, bilimsel ve teknik gerikalmışlığı için,) fatura çıkarmasın!"

faturayı tarih zâten yazmış, bugün de faiziyle birlikte 1.5 milyarlık "islâm milleti" çatır çutur ödemekte de, benim merâk ettiğim şu:

mâlûmunuz, 16. asrın sonlarında, dünyanın galibâ da ikinci astronomi rasathânesi, tophane sırtlarında (yaklaşık, yobazlığımız yüzünden târ-ü mâr edip de özalizm açgözlülüğünün dayanılmaz kollektif vecdine kapılıp diktiğimiz, bugünkü park otel hurdasının yerinde) açılmış idi.

rasathâne, daha yılı dolmadan hâk-ile yeksân edildi, içindeki alât-edevâtın da, ekserî bölümü kırıldı, döküldü; yağmalanadı. neden acabâ?

şeyh-ül islâm kadızâde efendi padişaha baskı yapıp, "bu zındıklar yıldızlara bakıyoruz diye meleklerin bacaklarını dikiz ediyorlar" şeklinde gammazcılık ettiği için.

şimdi düşünüyorum da, acabâ, o "islâm bilim ve teknoloji müzesi"nde rasathâneden arta kalan üç beş usturlâb, pertavsız, harita, zâyiçe falan da sergilenebilir mi ki?

daha da âlâsı, kadızâde'nin fetvâsı ile padişah III. murad'ın fermanı bulunup, bilimsel yolla teşhire hazırlanıp da baş köşeye konabilir mi?

haydi, biraz daha dürtelim şeytanların yatağını: şu istanbul'un zavallı, bir kilometrelik tarihî tünel'i, dünyanın ilk dört metrosundan biridir. paris'inkini inşâ eden şirket tarafından, sultan aziz'in büyük teşvîki ile yapılmıştır.

ve de onyıllarca, sadece hayvan, bazan da çoban taşımıştır... neden mi?

şeyh-ül islâm efendimize göre, "yeraltı ölülerin âlemi olup, onları rahatsız etmek adamı cehennemlik edeceğinden"!

yaaa, ihvanlar... muhtelif dinamiklerin bir yumağı olan toplum, sadece din ile tanımlanırsa olacağı budur işte. aslında bir davranış klavuzu olan kudsiyyet, bir bakmışınız, garip ve geri siyasî menfaat şemalarının oyuncağı olmuş... fatura, kitaptan kopartılan sayfaların üstüne yazılmış...

tayyib efendi, gülsuyu ve şürekâ da, bizim ödediğimiz faturanın bir cüzü sadece...

No comments: