adamcağız öldü gitti...
normalde türk milleti ve medyası, siyasî cenâzelerine pek itibâr eder ama ersin faralyalı'nın ölümü, tam millî futbol takımının (bence meşguk) zaferinin mimarı sayılan, bu yüzden de aziz seviyesine yüceltilen, görevde yeterince duramadığı için, linç edilmesine de henüz fırsat çıkmadan emr-i hâk vâkî olan hasan doğan'ın vefatı ile aynı günlere rastladığından, gölgede kaldı.
faralyalı, ege bölgesinin cılız sesini, bitip giden, üç-beş esnaf kolonisine inen izmir ekonomisinin hâl-i pûr melâlini iyi bilen işadamı ve uzmanlardan biri idi. lâf uzatmaya gerek yok, ege'nin, özelllikle de izmir'in, ilkçağlardan beri süren eknomik üstünlük ve özerklik niteliğini kaybettiğinin, üstelik de niye kaybettiğinin farkında idi.
ege, yapmaktan ve satmaktan öte düşünmeyi beceremediği için geride kalmış, istanbul'un ve o kanal ile de, ona ihtiyacı olduğu kadar sömüren global iktisadın kolonize, periferik bir sıkılmış limonuna dönmüştü.
faralyalı bunu görmüştü de, izmir bir türlü anlayamamıştı. global ile kelobal arasındaki fark da, homo faber ile homo sapiensin farkı kadardı zâten. aynı mekânda birkaç milyon yıl... ya da birkaç derecelik fazladan görüş açısı...
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment