önce sabah'ta yavuz donat'ın sütunundan alıntı yapalım:
{ aşçılar ve taşçılar
bir yanda "işsizlik tırmanırken..." bir yanda da "yetişmiş eleman sıkıntısı" yaşanıyor. gaziantep "orta yolu" bulmuş. büyükşehir belediye başkanı dr. asım güzelbey'le dolaşırken gördük ve dinledik ki: aşçılık okulu açılmış... antep yemekleri üzerine. taşçılık okulu açılmış... iki yaşlı amca öğretmenlik yapıyor... taş ustalığını öğretiyorlar. mozaik okulu... öğrencilerin çoğu kadın. 10 bin kişiye, 32 ayrı branşta ders. bir yanda "işsiz üniversite mezunları..." bir yanda da "taş ustalığını" öğrenip, istanbul'a, halep'e, izmir'e "çeşme yapmaya" gidenler. taş ustası olanların içinde eski "madde bağımlıları" bile var... en çok da onların "topluma kazandırılmalarına" sevindik. }
yavuz ağbi (1) antep'in çehresinin nasıl değiştiğini, o muhteşem mutfağının nasıl bir cazibe kaynağına dönüştürüldüğünü, ira fürstenberg gibi (eskimiş bile olsa) asil star'ların şehri nasıl ziyaret ettiklerini falan da yazarak sonuca varmış: gaziantep sınıf atlıyor...
antep, liman şehri olmasa da doğunun aslî medenî (2) merkezi olarak global dünyaya uygun bir rol üstlenmede... sadece baklava, lahmacun ve bakır mangal ile değil, sanayii, ticareti vs. ile de.
ammaaaaa... en başta da kültür geliştirebilmiş, tarihini insanlık tarihinin içinden akan rolü ile birlikte süzmüş; bugün ile geçmiş arasında, yaşantılarda sürdürülen bir geçişkenlik yaratabilmiş bir şehir olduğu için. kuşkusuz, o hoyratlık dönemlerinde, erken 50lerden itibaren dalgalar halinde tüm ülkeyi saran ve şehre doluşmanın şehirleşme zan edildiği, anadolu hisarı'na gecekondu kondurulmasının demokrasi sanıldığı, köylülüğün ilk def'a erdem olmaya teşebbüs edebildiği ve de bilhassa da erken 80lerde her tür yozluğun, cehâletin, kabalığın kurumsallaşarak nerdeyse ulusal kültürel hedef ve meziyet olarak benimsendiği kültür devrimlerinden (3) antep de payını aldı. onlarca saray, konak, anıt binâ ve ev, beton zevksizlik âbideleri dikmek uğruna dozerlere teslim edildi.
yine de bir tarihi olduğunu hatılrayacak kadar benliğinden sıyrılmamış idi anlaşılan ki, antep, nisbeten erken uyandı. şehir ve şehirlilik kültürünü canlandırmaya başladı, canlandırdıkça da iş âlemindeki ağırlığı ve türkiye çapında dahî olsa, global varoluş içindeki payı yükseldi.
özetle, antep'in ekonomik ve sosyal medenî merkez olarak belirginleşmesini "kültür"ü sağladı.
ve şimdi, ülkenin cazip turistik "destination"larından biri olarak da tebaruz etmekte.
çünkü antep, kültürünü, tarihini değer bildi, değerlendirdi. çünkü antep, böylelikle, sadece soluk alınıp verilen ve işten eve gidilen bir yerleşim yeri değil, zihinleri de besleyerek yaşayan bir şehir olarak büyükleşti. çünkü antep, yaşamanın tek tarifi olan duyusal hazlar geliştirme zenaatin, ama bakırcıların tokmak seslerinde, ama kilim dokumalarında, ama lahmacun ve baklavanın lezzetinde, ama kuşların cıvıltısında yakaladı ve medenî hayatının bütününe de nakş etti.
***
bundan 15 yıl önce yurt içinde ve dışında sanatçılar, aydınlar kasabası diye anılır iken ülkenin et pazarına dönüşen bodrum gibi, ruhunu kültürsüzlüğün sefalet ve fakrına teslim eden; pijama yerine eşofman altı ile sokağa çıkmayı şehirlilik sanan bilumum "kent"lerin muhterem ahalî ve yöneticilerine hayırlar ve esenlikler dilerim, efendim.
en başta da, gâvurluktan kurtuldukça kıraçlaşan, çocukluğumun canım izmir'ine...
[not: şimdi semiha baban hocamız ile kısa bir sohbet ettim. eşi, değerli üstad yaşar kemal ustanın taaa 1953'te antep'in insanına ve kültürüne bakarak, geleceğin büyük sanayi şehri olacağını bir röportajda (4) yazdığını söyledi. ]
--------
(1) yavuz donat ile zamanında, seçim gezilerinde linç girişimlerinden beraber kaçmışlığımız bile var. elbet de ağbi derim.
(2) orijinal anlamı ile: şehirli (medineli)
(3) kültür devrimi, çin'de mao çe dung'un köylü işi komünizmi yerleştirmek için gûyâ "burjuvazi" izlerini ve etkilerini ortadan kaldırmak üzere kalkıştığı, sonsuz sayıda yoz genç partilinin de cellâd rolünü üstlendiği, binlerce sanat eserinin, tarihî kalıntının, muhteşem çin kültür mirası birikiminin yok edildiği bir kültür katliamıdır. benzer ama çooook daha küçük ölçekli bir kıyam ve kıyıma da talibân afganistanında şahit olmuş idik, altı-yedi sene önce.
(4) hayır, o ayşe arman, neşe düzel gibi hanımların yaptıklarına röportaj değil, "mülâkat" denir. röportaj, bir olayı ya da olay kahramanını rapor (report) etmek, yâni, değişik boyutları ile haber haline getirmektir. yaşar kemal gökçeli de bu işin üstad-ı âzamlarından biridir.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment