hürriyet, internet sitesine amerika'nın türkiye'ye verdiği insan hakları karnesini haber olarak koymuş.
koyarken de, mesleğin esasında pek yeri olmasa da, bizim medyanın pek beğendiği o yorumlu girizgâhlardan dayanmış: "guantanamo'da yüzlerce tutukluyu yıllardır mahkeme önüne çıkarmadan hapis tutan ABD, dün gece yayınladığı insan hakları yıllık raporu ile, türkiye'ye yine insan hakları karnesi verdi"...
yâni, amerika, türkiye'ye bu karneyi vermekle, şöyle ya da böyle, haksızlık etti, iftirâ attı, kelek yaptı gibisinden bir sonuç çıkıyor o yorumdan... değil mi?
hele karneye bir göz atalım da, şu haksızlığı "teşhis"edelim, o zaman.
demiş ki state department:
- türkiye'de e-muhtıra ile bile asker siyasete müdahale edebiliyor.
- türk adaleti yavaş (dursun karataş'ın varislerine, ağır yürüyen ağır ceza mahkemesi yüzünden tazminata mahkûm olmadık mı?); savunma hakkı yetersiz; cezaevlerinin durumu berbat,
- hükümet ve askeriye, yargı bağımsızlığını ciddiye almıyor (hatırlayınız, cemil çiçek yök'ün başını nasıl korumuştu, hüseyin çelik aihm dayanaklı danıştay kararını uygulamam diye açıkça beyan etti; emekli asker veli küçük ancak iş ayyuka çıkınca mahkemeye düştü vs., vs.).
- türkiye'de dinî özgürlük anlayışı sünni tarîkatçılığın kollanmasından ibaret, geçtik hristiyan ve musevî azınlıkları, alevîler bile ayırıma uğramakta.
-ifâde özgürlüğü nanay... internete bile sansür var (nasıl olduysa, rtükü atlamışlar). mizah dergileri bir yana, ösymnin ne yiyeceği hakkındaki matrak şarkı için bile soruşturma açıldı.
- kadının adı da sanı da yok (ama artık anayasal türbanı var... mı?).
ve de bu minvâl başka "gerçek"ler.
imdiii, elinizi vicdanınıza koyun da söyleyin: amerika türkiye'ye zifos mu atmış, olan biteni çarpıtıp da mı söylemiş, fiilî durumu mu rapor etmiş?
en utanmazından, yüzüne kös derisi gerili kaşar siyasetçi değilseniz, bu yazılanlar için "yalan" deyebilir misiniz? olsa olsa, pinokyo mantığı ile, minareye kılıf olmayacak cinsten bahaneler uydurabilrsiniz, ki kimse de yutmaz zaten. siz bile...
hâl böyle iken, amerika'nın veya zapatozopomya üst hukûmetinin muhtelif insanî cinayetler işlemeleri, bizim acınacak insan hakları karnemizin sunduğu rezâleti ne kadar affettirir? sınıfta çakmış pinokyo muyuz biz de, "gepetto baba, sınıfın en ineği de matematikten ikmâle kaldı" uydurma bahanesi ile avunacağız, utanıp, düzeleceğimize?
yâni "entellektüel meslek" sayılan gazetecilik ile iştigal eden bir muhabir ya da editör, hayata bu derece faşistik bir etnosantrisizm odağından bakabiliyorsa, siyâsetimizdeki en yaygın teorik tez olan "sallandıracan üç-beş ipneyi..." yaklaşımının günahı ne?
velev ki, amerika, varsın, guantanamo'da, abu garib'de, avrupa'daki gizli üslerde vs., insanları nâhak yere hapis etsin, eziyetler çektirsin, işkence etsin ve muhtelif nev'iden"insanlık suçu" işlesin...
ne yâni, amerika yellense, bizim gibi uzaktan ona özenenlerin en âmelinden, ulu orta def-i hâcet eylemeleri mübah veya elzem midir ki?
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment