burası türkiye ya, insanın lâf etmeden önce ne pozisyon aldığını beyan etmesi farz:
a-ke-pe'den yek zerre hazzetmediğim halde, kapatmak için dâvâ açılması benim yönümden utanılacak bir hukuk ve demokrasi ayıbıdır.
ayrıca, akıl bâbından da mâlûldür. erbakan hocanın ilk kapatılan partisinden beri, dinci/ mütedeyyin hareket ve siyasî örgütlenme, sadece ve sadece büyümüştür. aynı durum, kürtçü (farzedilen) partiler için de vârittir.
höt-zötperest, ceberrut millet-üstü devlet anlayışı ve onun hukuku maşa gibi kullanma alışkanlığı, yasakçı zihniyeti ile, sonuçta yalnızca düşman saydığı toplumsal kuvvetlerin siyaseten büyümelerini sağlamıştır.
köylü, esnaf, memur vs. temeline dayanan "dar yaşam çerçeveli" toplumsal örgütlenmeler, burjuvazi, yâni şehirlilik lehine geriledikçe, yasakçılığın fonksiyonu da azalır ve tükenir. sırf bu yüzden, a-ke-pe denen, bence gerici sayılabilecek siyasî fırka da, içki yasağı, bikini yasağı, elele gezme yasağı, kadınlara sokağa çıkma yasağı gibi, açıkça savunmasa da fiilen desteklediği kısıtlamalar ve bu tutumunun medenî (şehirli) çevrelerde yarattığı gerginlik ve çekişme yüzünden, taraftarlarının bir bölümü nezdinde dahi sempati yitirmiştir.
daha doğrusu, yitirmiş idi... cumhurbaşkanlığı için o buruk seçim süreci, ardından son derece kötü yönetilen bir türban cihadı, memleketteki fikrî bölünmeden -mütedeyyin ılımlı kesimde de (*)- duyulan huzursuzluk, ekonominin karaya oturması gibi durumlara eklenen ve hareketin başındaki adamın kabadayı uslûbunda büsbütün patlayan ve devletperest kesiminkini aratmayan yasakçı, ceberrut retorik ve metodoloji, a-ke-pe'yi itibar ve destek kaybetmeye başladığı siyasî sath-ı mâilin eşiğine getirmiş idi.
idi ki; tayyib efendi'nin o (maşaallah!) meşhur siyasî tâlihi yine yüzüne güldü...
tam bayır aşağı kayacakken, yargıtay başsavcısı en umulmadık şekilde imdada yetişti ve a-ke-pe'yi, yeminli düşmanı olmayan, azıcık demokrasi şerbeti içmiş herkesin nezdinde tekrardan sevimli kılmayı başarabilecek yegâne müdahaleyi yaptı.
puan kaybeden parti, yine dinciler kadar demokratların da savunmaya mecbur oldukları bir kaleye (!) -maalesef- dönüştü.
tabii ki o sevimsiz, yasakçı, ceberrut devletperver kesimin siyâsetteki uzantıları, ce-me-he-pe de, az gelişmişliğini ve tiynet noksanını hemen pazara çıkararak, a-ke-pe'nin kapatılması için hukukî bürokrasinin giriştiği teşebbüsü füturuzca destekledi. utanılacak bir durumu bağrına basıp, sahiplenerek, rezâlet düzeyine çıkardı.
bir kerre daha anlaşıldı ki, tayyib efendi, gülsuyu ve şürekâ, en azından, halkımızın garip huyları ve kendi gayreti, örgütlenmesi, siyasî zekâsı ile olduğu kadar, karşısında halt ve hat-huttan başka ciddiye alınmaya değer hiç bir muhalif veya alternatif hareket olmadığı için, bu kadar kolay "başarı" sağlayabiliyor.
ebedî iktidarları için, bir kenan evren'in müdahalesi eksik vallahi...
----------
(*) ılımlı mütedeyyin kesim, türk şehirlerinde proto-burjuva denebilecek bir zümrenin hep içinde olmuş, daha çok da ticaret ile uğraşmıştır. iş dünyası içinden yetişen bu zümrenin varlığı da, modern kapitalizm geliştikçe, toplumsal uzlaşma ile artar. belki, ilkel partizan tutumu ile kendine yakın bir burjuvazi de yaratabileceğini sanan tayyib efendi, gülsuyu ve şürekâ, bu sınıfın aslâ yerel veya kısmî değil, evrensel olduğunu unutmaktadır. böylesi de doğaldır, çünkü onların evreni hâlâ kapitalist global ölçeklere erişemediğinden, kasaba veya mahalle zengini hacıları burjuva, esnafı dünya çapında işadamı, yerel boyutta üretimi de global üretkenlik ile karıştırmaktadırlar.
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment