Thursday, August 28, 2008

kâğıt kaplan rusya

urusya, kafkasya denen o ezelî cehennemi birbirine kattı. burnumuzun dibinde olan bitene biz de kovboy filmi seyreder gibi baktık ya; şimdi tv'lerde, gazetelerde bil-umum ukalâ (1) ahvâl-i dünya hakkında ahkâm kesmede.

bende hazreti eyyûb sabrı olmadığından bu emvâl konuşmalara 12 saniye falan, yazılara da ancak üç satır takılabilmekteyim.

bütün bildiğim şu: yaklaşık 10 sene önce, boris yeltzin votka şişesinde boğulup, sekreterlere parmak atarken, urusya eski gücüne kavuşsun, bir istikrar unsuru olsun diye debelenen, onu hiç yoktan, sırf soğuk savaş edebiyatı uğruna, g-8 üyesi falan yapan ve yapılmasına alkış tutan hemen hemen herkes, şimdi parmakları (2) ağızlarında, vladimir putin'i ve henüz ilk adını dahî öğrenmeye tenezzül etmediğim çömezini fenâ halde ayıplamadalar.

merâk etmeyin, millet... urusya halâ kâğıttan kaplan.

şimdi ulu strateji uzmanları bu lâfı duysa, ya küfrederler, ya burun kıvırıp geçerler amma, 1980'lerde immanuel wallerstein "sscb çökecek, dağılacak" dediğinde, ona gülmüşlerdi. halbuki üstâd, bir yola, bir de trene bakmış, ufuktaki uçurumun kaçınılmazlığını görmüş idi. sscb, kapitalist evrenselliğin 1970 başlarındaki dönüşüm bunalımından sonra, o sistemin tâlî parçası olmuş, arkaik devlet yapısı ile, ekonomik iyileşme yerine silah yarışına dalınca da, burun üstü çakılmış idi.

putin'in urusya'sı, bir bakıma daha avantajlı; bir bakıma o kadar dahî talihi yok.

bir kerre, urusya, dünyanın neresinde bilen yok. yeltzin zamanında kürekle dağıtılan dolarlara rağmen, kapitalist bir gelişmeden söz etmek imkansız. dolayısıyla, bir zamanların uzay yarışçısı ülkede, teknolojik gelişme de patetik.

yeltzin döneminin temel sanayii olan yolsuzluk, putin'in "bu memlekette mafyalık (3) yapılacaksa, onun da iyisini biz yaparız" siyaseti ile, devlet şemsiyesi altında bir oligarşiye dönüşmüş durumda. hiç bir oligark tek başına devlete (4
) karşı koyamayacağı için de, ekonominin kâbesi yine kremlin...

bir zamanlar yeltzin'in arkasına takılıp, kızıl ordu tanklarına kafa tutan moskof ahâlisi, bu hürriyetçi kahramanlığı izleyen vahşi özel teşebbüsçülük, çeçen mafyası vs. gibi sosyal güzellikler ile taçlanan bir dizi sefâlet günlerinden sonra, ekmek elden su gölden, kaadir ve kadîm devletin inâyeti ile geçindikleri gomonizma çağını andıran putin kıyakçılığı uygulamasından gâyet memnun. tipik despotik hegemonya modeli içinde, devletlû oligarşi, "orta sınıf" ahâliye de, odun, kömür, votka, makarna, iş-güç bir şeyler sağlayarak, memnuniyetsizliği asgarî, itaati azamî seviyede tutma marifetini göstermekte.

zâten, çok konuşanın da sesi kesilmekte. mâlûm, rus mafyasının âdeti önce ateş edip, sonra sual sormak. ölü cevap vermeyip de kafanızı kızdırırsa, üç-beş daha sıkıp, veyâ bir başkasını da öldürüp, hırsınızı alıyorsunuz. oh, kekâ!..

ve de urusya'nın tek reel gücü, petrol ve gaz (5). çoğunu, çar zargana devrinden kalma teknolojisi ile yeraltından bile çıkarmaktan aciz olduğu petrol ve gaz...

onu da, satamadığı zaman, memleket resmen aç kalacak. ve o despotik saadet zinciri, kopmasa da, hayli incelecek. aynı zamanda, oligarşinin mutluluğu da sarsıntı geçirecek.

ya "rus petrol ve gazına bağımlı" batı avrupa ne olacak?

hmmm... her halde batacak, yok olacak. ortaçağın veba salgını ya da 1945 yıkımı gibi felâketlere dûçâr olacak... insanlar sokaklarda birbirini yiyecek...

dedim ya, sonunu dinlemeye veyâ okumaya sabrım yetmiyor ama, bu tür senaryolar kulağıma çalınmıyor da değil.

neyse, ben size de onca ukalâya da söyleyeyim; kapitalizmin tarihî performans sicili, öyle gazla, tuzla yıkılabilecek bir sistem olduğu intibâını vermemekte doğrusu. altı yıl, hem de güçlü, kapitalist rakiplerle savaşabilecek petrolü bulabilen alman askerî mekanizmasının becerisini, emîn olun, avrupa'nın sınaî-ticarî-malî konsorsiumu da sergileyebilecektir.

abd ve evropa, 10 yıl önce kendi anlamsız korkuları dolayısıyla büyüttükleri arsız ve azgın bir pitbullun kaprisleri ile uğraşmaktalar... şimdilik!..

en uygun zamanda, pitbullun keskin dişleri törpülenecek, tasması biraz daha kısa bağlanacak; yeni çapına alışsın diye de, önüne osetya, abhazya emsâli, (6) bir-iki ufak kemik atılacak. etrafındaki çitler yükseltilecek, korusun diye verilen alan ise, gitgide daraltılacak.

buna karşılık, urusya, tıpkı 19. yüzyıldaki gibi, medeniyyet treninin yük vagonuna kaçak yolcu misâli tıkışıp,
tarih yolculuğuna mecburî bir safra olarak devam edecek.

bu arada rus yayılmacılığının tarihine, sovyetik dönem de dâhil, bir göz atın bakalım, koca ayı, önünde doğru dürüst, dişli bir enngel gördüğünde frene köküne kadar basmış mı, basmamış mı?

boşuna mı dedik kâğıt kaplan diye?.. gücü anca yeter garip gürcü'ye.

-----------
(1) memlekette garip bir psikoloji hâkim bir on yıldır falan... herkes, hoşuna gitmeyen ne duysa "aşağılandığı" kanaatine kapılıyor. vay canına! ne kendine güven ortamı be! şimdi ukalâ kelimesinde de tahkîr kıraat ederek, (hani, gözde deyişlerden ya "okumak", garfucius' a da kıraat eylemek yakışır elbet) zıplayıp, hoplayacak birileri de çıkabilir elbet... hâşâ yâ huuu!.. ukalâ, âkilin, yâni akıllının çoğuludur, o kadar... gerçi bizim entelecent-ziyamıza akıllı demek de bir tür hakâret sayılabilir belki de, bir düşünmek lâzım...
(2)
boris'inkiler değil, kendilerininki.
(3) burada imlâ hatası yok. ruslar mafia demez, mafya der.
(4)
yani; ismi ne diye değiştirilirse değiştirilsin, kgb'ye.
(5) tabii, rusya da elinin altında, iran, afganistan gibi ateşli iltihâb bölgelerini çomaklayarak batının rahatını kaçırabilecek kozlar tutmakta. rusya'nın bu kadar şişip, kendini yeniden büyük oyuncu sanmasında en önemli etkenlerden biri, tabii ki g. walker "yürüyesice" bush... dünyanın böylesine beceriksiz bir kuklanın elinde kalması, moskova'nın önünde de, beklemediği bir ferah avlu yarattı. rusya'nın iran ve afganistan'da bulduğu hareket marjları da, bush'un çuvallamalarının sonucu.

(6) rusya, türkiye'nin (daha doğrusu, denktaş'ın) kıbrıs'ta yaptığına benzer bir emr-i vâkî ile, hemen tanımasa, dünya diplomatik makinesi, bir şekilde gürcistan'ı da kollayarak, zâten bu kofti devletlere özerklik, mözerkliik kotarırdı da...

No comments: